Kayıtlar

Kasım, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kuantumdan sonra hayat

   Bugünlerde Roland Omnes'in Kuantum Felsefesi (çeviren: Ercüment Akat, Alfa yayınları) nı okuyorum,daha çok anlamaya çalışıyorum desem yalan olmaz..çevirmen biraz uzmanca bir dil kullanmış, yazar ince esprilerle konuyu okunur ve merak edilir hale getirmeye çalışıyor ama çeviri pek başarılı değil bence..    Her neyse. benim bu kitaptan anladığım kadarıyla kuantum teorisi kanıtlandıkça klasik fizik kuralları sarsılmaya başlamış..hiç bir şey göründüğü gibi olmayabilir, her şey mümkündür sonucu çıkıyor neredeyse..tabi bunun da kuralları, sınırları var ama görünen alem ne kadar kesin ve değişmez görünüyorsa da, bu alemin yani fiziğin ilgilendiği ve kanunlarını koyduğu maddi alemin temeli olan maddeyi oluşturan atomlar ve hele bu atomları oluşturan parçacıklar ve bunların birbirleriyle ilişkileri hatta atomların parçacık mı yoksa bir dalga mı olduğu bile kesin olarak ifade edilemiyor ve edilmesi neredeyse imkansız ve olasılıklara bağlı olarak değişken bu kurama göre..    Buraya kada

Bir gün başlarken

   Birden gözlerini açtı..etraf zifiri karanlıktı..bir  an nerede olduğunu çıkaramadı..etrafta çıt yoktu, uzaklardan bir deniz hışırtısı duydu birazdan..en az 40 yıldır bıkmadan usanmadan geldiği sahil kasabasındaki şimdi hayatta olmayan ve kasabanın güzel bir yerinde ebedî uykularında olan büyüklerden kalmış ve neredeyse her yerinden doğrudan denizi gören evdeydi..uykusu bitmişti sanki, zaten artık daha az uyumaya başlamıştı ama burada insan daha kolay uyuyor ve uykusunu daha çabuk alıyor diye düşündü..    Uzaktan bir ezan sesi alçak perdeden başladı, köpeklerin bir ağızdan ulumaya başlamadıklarına şaşırdı, demek ezan ile bağırma arasındaki farkı bu hayvanlar bile biliyor diye düşündü..acaba saba makamında mı söylüyor müezzin diye geçirdi içinden;           "Ey badı sabâ yâr ile vuslat ne zamandır" şarkısı gibi miydi acaba..galiba aynı makam, dedi..    Oysa caminin kadrolu imamı böyle okumuyordu ezanı..ben kalktım sizde kalkın gelin,  ne duruyorsunuz zındıklar der g

Kahraman adam

   Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş zamanlarıydı .. Anadolunun pek göze çarpmayan bir şehrinde doğduğu günlerde, ülkemiz de doğum sancıları içindeydi..düşman işgaline uğramamış şehrinin oldukça varlıklı ailelerinden birinin, iki katlı, harem ve selamlığı ayrı ayrı kapılardan girilen bahçelere açılan, zamanın mimarisine göre oldukça gösterişli evinde doğduğunda, babasının İstanbulda evlenip, sonra da sebebini bilmedikleri nedenlerle eşinden ayrılarak yanına küçük oğlunu da alarak baba ocağına geldiğini ve burada da annesiyle evlenerek, önce şimdi baş ucunda kendisini merakla seyreden ablasının dünyaya geldiğini, ondan en çok iki yıl sonra da kendisinin, kendinden iki yıl kadar sonra da son kardeşleri olan en küçük kız kardeşinin doğacağını elbette bilmiyordu..annesinden ayrı kalmış, o yüzden kendisini yalnız ve garip hisseden İstanbullu ağabeyi de bir erkek kardeşinin doğuşunu acaba sevinçle mi karşılamıştı, bilemiyoruz..ama ablasının onu hep seveceğini anlamıştı sanki, bazen kaprisler ya

Çocuk ruhlu adam

   Onu oldukça yakından tanıdığımı sanıyorum..hepimizin içinde yoğun veya sessizleşmiş bir çocuk vardır; kimisi çocukluğundan hızlıca olgunluğa geçer, vücudu ve dış görünüşü çocuk intibaı verirse de konuştuğunuzda, hatta size bir bakış attığında büyük ve olgun bir kişi karşısında olduğunuzu hemen hissedersiniz..kimisi de iri ve gelişmiş bir vücut ve tavır gösterir ama biraz konuşunca hatta konuşmadan bile bakışıyla size bir çocuk karşısındaymışsınız hissini verir. Olgun tavırlı bir çocuk, bazen ilginç ama çoğu zaman sıkıcı ve korkutucu gelebilir, ama çocuk tavırlı büyük biri eğlenceli olabilir, kimileri koca bebek diye yarı istihza yarı bilgiçce nitelendirseler bile bu kişiler çekici ve sürükleyici insanlardır..onlarla beraber olmak sanki bir masal dünyasında yaşıyormuşsunuz gibi bir his verir, siz de onların enerjisi ve düş gücüne kapılır gidersiniz..birlikte zaman daha çabuk geçer bunlarla, ayrıca onlardan bir zarar gelmeyeceğine de emin hissedersiniz kendinizi..onları kolayca yönlen

Arkadaşımın cevabı

   Merhaba Ahmet,    Buluşmamızda seni gördüğüme çok sevindim..sonra da düşündüm; niçin çok iyi iki arkadaş ilkokuldan sonra izlerini kaybetti..bu buluşma olmasaydı bir daha birbirimizi görmek nasip olmayacak mıydı..    Anlattığın gibi biz iyi arkadaştık, günlerimizin büyük kısmı neredeyse beraber geçiyordu..evlerimiz de yakındı, okula bile beraber gidiyorduk  neredeyse..okul da evimizle komşu gibi yakındı zaten..    O yaz başı okul birden bitmişti işte..ne zaman tatil başlamıştı ne zaman diplomalarımızı almıştık, bir rüzgar gibi geçmişti her şey..siyah önlüklerimiz ve beyaz yakalarımızla son kez toplu fotoğraflar çekilirken ve diplomalar için vesikalık fotoğraflar için fotoğrafçıya giderken anlamaya başlamıştık birşeylerin değişmeye başladığını ve artık önümüzde yeni yolların açılmaya başladığını..sanki içinde olduğumuz tren bir yere gelince rayların yolu ikiye ayırdığını görmüş fakat hangi tarafa sapacağımız konusunda da hiç bir fikrimiz olmadığını ve bize de fikrimizin sorulmadığını

Öğrenen dede

   Bugünlerde bir devrimci doktorun anıları Dr.Mehmet Fuat Umay (günümüz türkçesine çeviren Cahit Kayra-İş Bankası yayınları) isimli kitabı okudum..Osmanlı'nın çöküş evresinde dünyaya gelen ve tüm hayatı vatanını kurtarma çabası içinde geçen bir neslin tipik bir örneği doktor Mehmet Fuat..öğrencilik döneminde ve doktor olduktan sonra ittihat terakki cemiyetine girmiş, hep mücadeleler içinde olmuş,cephelerde bulunmuş,istiklal harbine katılmış, hatta bir ara sağlık bakanlığı yapmış, o zamanın çocuk esirgeme kurumu olan Himaye-i etfal cemiyetinde çalışmış, istiklal harbi bittiğinde şehitlerden geriye kalan yüzbinlerce yetim çocuk için bir şeyler yapmak için çırpınmış bir vatansever..savaş bittikten sonra o zamanın en zengin ülkesi olan Amerika Birleşik Devletleri'ne bir ziyaret planlamış ve yönetimin de desteğini alarak 1923'lerde üç ay kadar süren bir Amerika seyahati yapmış..bu kitap orada gördüklerinden ve yaptığı çalışmalardan bahseden notlardan oluşturulmuş..    Benim i

Havadan Sudan

   Bugünlerde pastırma yazını idrak ediyoruz.Eskiden hemen hemen her evin oturma ve yaşam odasının görünen bir yerinde duvara asılı Saatli Maarif takvimi olur ve her sabah bir önceki günün yaprağı koparılır yeni günü bu şekilde başlatırdık..o güne ait önemli bir olay tarihte bugün başlığıyla kısaca verilir, ayrıca eski türklerin kullandığı kiminin anam babam takvimi dedikleri bir takvime ait bilgi de olurdu..mesela ağaçlara su yürümesi, zemheri nin başlangıcı, kocakarı soğukları gibi..işte genellikle 10 kasımdan sonraki günlerde de bu takvimde pastırma yazı ibaresi de okunurdu..bazen 3 gün bazen de 15 gün kadar süren bu yazdan kalma güneşli ve durgun havalı günler, arkasından geleceği neredeyse kesin olan soğuk, ayazlı ve bulutlu yağmurlu hatta karlı günlerden önce son bir yaz hatırası gibi özen ve tevekkülle yaşanırdı..ömrün gençlik ve olgunluk dönemini geride bırakmış, ihtiyarlık dönemini hissetmeye hatta görmeye başlamış gibi hissettiğiniz bir zaman aralığıydı bu ve sanki hiç bitme

Arkadaşımla hasbihal

     Merhaba Mehmet,    İlkokuldan beri seni görmemiş ve bir haber de almamıştım.Bu okul toplantısı çok iyi oldu..yıllar ve yıllar sonra bunu düşünüp planlayıp bizleri bir araya getirenlere çok teşekkürler..tabi önce bizi birbirimize hatırlatan Facebook sağolsun..o olmasaydı belki de hiç buluşamayacaktık..özellikle kız arkadaşlarımız bu işte çok becerikli ve aktifler..biz oğlanlar o zaman da öyleydik sanırım..hayal aleminde veya bir topun peşinde, bir bilye veya gazoz kapağı kolleksiyonu ile saatlerce oynayıp günün ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadan yılları hatta koskoca beş yıllık ilk okul hayatını bitirip geldiğimiz gibi dağılıp gitmiştik bir tesbihin imamesi kopup dağılan parçaları gibi..kız arkadaşlar demek ki birbirleriyle irtibatı bir şekilde koparmamış veya doğal merakları sayesinde kim nerede ne yapıyor, haberleri olup birbirlerini haberdar etmişler..hatta şimdi 90 lı yaşlara doğru giden öğretmenimizi bile bulup toplantıya getirmişler de onun da ellerinden öpme fırsatı bu