Kayıtlar

Eylül, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

11- Evde

       -Jülide! biz geldik, bak yanımda kim var! diye seslendi Sacit Sami bey büyük bir sevecenlik ve neşe ile tek katlı evlerinin kapısını çalarken..Ev, bu gecekondu mahallesinin içinde çevresindekilerden apayrı bir karakter sergileyen, bahçeli şirin bir yapıydı..bahçenin dış kapıya giden ufak yolu kayrak taşları ile döşenmiş, iki tarafı da petunyalar, yıldız çiçekleri, menekşeler gibi çeşitli renklerde, kimi kokulu, kimi kokusuz çiçeklerle bezeli bir kısa yoldu.. yolun eve ulaşan son bölümü de yanda bahçeye açılan ufak bir giriş ve kapının önündeki mermer döşeli bir ufak açıklığa bakıyordu.. ev kapısının her iki yanında büyük saksılarda ekilmiş mevsim çiçekleri vardı.. anlaşılan Jülide hanım bahçecilikten anlayan, daha doğrusu bahçeyle uğraşmayı seven bir hanımdı.. bahçeye ilk bakışta bu kanaat hemen oluşuyordu insanda.. giriş kapısının sol tarafında büyükçe bir veranda vardı, tüm yaz boyunca patron ve eşi günlerinin büyük bölümünü burada geçiriyordu kesinlikle.. çünki verandada iki

10- Teşkilat-ı mahsusa

       Aşiyan sözü geçince bir an için acar muhabirimiz herkesin bildiği, Tevfik Fikret'in evinin ve şimdi de mezarının olduğu yere yakın bir yere gidiyoruz sandı..Bir yandan da kendisini dikiz aynasından tarassut altına almış olan şoför Osman beyin bakışlarından rahatsız olduğu için bakışlarını başka yerlere kaçırmaya çalışarak, en kolay çare olan çevresine bakıyor gibi görünmeye karar verdi..ama birden Sacit Sami bey sessizliği bozarak -bu arada biraz da sesini yükseltmişti sanki- değişik bir tonda konuşmaya başladı; -Yaa işte böyle Fahrettin bey oğlum! bizim ömrümüz hep böyle yarı serbest yarı göz altında geçti.. dedi.. Acar muhabirimiz bu sözlerden önce bir şey anlamadı, ama sanki patron da "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!" der gibi konuşuyordu.. vaziyetin farkına yavaş yavaş varmaya başlamıştı ki, patron sözlerine devam etti.. -oğlum, bizde adettir, devlet babamız bizi hep koruyup gözetmiş, yavrularının yanlış işler yapmaması, kötü yollara düşmemesi için ade

9- Teorinin çöküşü

       Sacit Sami bey, sanki başka bir dünyadan gelmiş de çevresini yeni tanımaya çalışıyormuş gibi bakıyordu etrafına.. ama gördüğü ve anlamaya başladığı bu dünya artık o eski idealler dünyası değildi.. -hiç bir şey görüldüğü gibi değildir evlat! dedi.. hele bu dinine yandığım memlekette.. ne yazık ki bunu ben neden sonra anladım.. ama, eşimle beraber varımızı yoğumuzu harcayıp Robert Kolejde okuttuğumuz biri oğlan öbürü kız iki çocuğumuz bizden çok önce anlamışlardı bu gerçeği.. bu arada çok ilginçtir, nedense solcusu olsun, sağcısı, dincisi olsun, neredeyse hepsinin, çocuklarını Robert Kolejde okutmak en büyük hayalleridir.. Sacit Sami bey, -evlat! işte bu da bizim yaman çelişkilerimizden biridir.. diye acı acı gülümsedi.. nasıl ben babama inat, solcu olup memleketten ailemden kaçmışsam, onlar da dünya vatandaşı olup memlekette devrimi gerçekleştirmek görevini de bizlerin omuzuna yükleyip kendi hayatlarının kaptanı olmayı tercih ettiler.. şimdi düşünüyorum da asıl doğru olanı onlar

8- İtiraflar

       Şimdi nasıl başlasam bu hikayeye, nasıl anlatsam olan biteni ve zırvalarımı diye düşünürken, patron da meraklı gözlerle, elinde sıcak kahvesi, artık sadece keyiflendiği zamanlar tellendirdiği Havana purosu ( ne de olsa sosyalistlerin Kâbesi olan Küba'dan gelmişti, bu püroların maddi değerinden çok manevi değeri vardı onun için) masasında geriye doğru yaslanmış güzel bir hikaye bekleyen çocuklar gibi iştahla ve sabırsızlıkla bakıyordu ona doğru...      Biraz düşündükten sonra, her şeyi baştan ve dosdoğru anlatayım, her seferinde bir yalan uydurmaktansa doğruyu söylemek en iyisidir, zaten yalan söylemeyi de oldum olası beceremem ve sevmemişimdir dedi.. ve açık bir yüreklilikle, kaza yerinde bulduğu yanık kağıt parçasını, orada yazanları, onda yarattığı aydınlanma hissini, gece boyunca, hatta rüyalarının bile tamamında bu konuyla uğraştığını, sonunda da -büyük bir saçmalık yaparak- her şeyin teorisini, açıklamasını yapmaya kadar işi vardırdığını, bereket, gözüne tesadüfen (?) i