Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İşte böyle-8

             Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde...              Ne çok severdik bu tekerlemeyi,sonrasını beklerken heyecan içinde..              Hikayeler geçerdi en çok ya Arabistan'da, ya Hindistan'da, ya da Çin'de..              Dinlenirdi merak ve heyecanla yüz yıllar boyu bin bir gece içinde..              Evvel zamanlar gerçekten güzel miymiş, yoksa şimdikiler mi kuraklık içinde..              Ne radyo ne televizyon ne de iletişim varmış o masalsı hayatın içinde..              İnsanlar konuşurmuş, söyleşirmiş, anlaşırmış türlü yoklukların içinde..              Ne güzel benzetmeler, taklitler, canlandırmalar yapılırmış cümlelerin içinde..              İnsanlar söz ve nükte ustalarını arar, bulur, dinlerlermiş kahkahalar içinde..              O ustalar uzaklaşmazlarmış insanlardan, hep yaşarlarmış toplumlarının  içinde..              Belki de o yüzden çok sevilirlermiş o sıkıntılı ve yoksulluk günlerinin içinde..              Bazı söz usta

Ahşap konak-5

     Artık 1950 senesinin mayıs ayına geliyoruz.. yeni gelinimiz artık yavaş yavaş ağırlaşan karnı ve içinde gittikçe büyüttüğü evladıyla, evin yani artık selamlık haremlik şekli kalmamış, sadece artık ev olan evin odalarında dolaşıyordu.. memleket o sıralar ikinci defa çift parti ile daha doğrusu devletin partisinin dışında başka partilerin katıldığı gerçek bir seçime gidiyordu.. aslında iddialı olan iki parti vardı, birisi tabi ki devleti kurmuş ve bugüne kadar yönetmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi, öteki de ondan ayrılmış kişilerin kurduğu ve dört yıl önceki seçimlerde hezimete uğra(tıl)mış Demokrat Parti.. bir de Millet Partisi vardı seçimlere katılan, ama halk asıl savaşın ilk iki parti arasında geçeceğinin bilincindeydi.. Hamile olan gelin dahil tüm aile üyeleri 14 Mayıs 1950 de yapılan bu tek dereceli seçimde oylarını vermeye gittiler tabii ama hiç kimse bu seçimlerin ülke tarihinde ne kadar önemli sonuçlar doğuracağını bilmiyordu henüz.. en azından bizim konak sakinleri diye

İşte böyle-7

   -Hey! Ne yapıyorsun öyle .. yine kabuğuna çekilmişsin.. kendi ördüğün duvarlar içinde kendi hapishanene girmişsin sanki.. kimden, neden kaçıyorsun.. bu inzivadan çık dışarıya da biraz etrafına bak.. seyreyle alemi...    -Nesîmî miyim ben, melâmet hırkasını giyip çıkayım.. kolay mı o kadar, gökyüzüne çıkıp yer yüzüne inmek, seyreylemek.. sözde kolay gelir insana bu işler.. içime çekilip önce kendimi tanımalıyım önce,sonra dışarı bakayım.. acaba ben daha ne yapmakta olduğumun bilincinde miyim.. bu akıntı içinde nereye sürüklendiğimi biliyor muyum bakalım.. bu kadar çabadan sonra, ancak şimdiye kadar ben ne yaptım dönemindeyim belki.. o da eh işte, tartışılır...    -O da bir şeydir hani..önce kişi ne yaptığının bilincine varırsa ancak ondan sonra ne yapacağına karar verebilir.. belki.. sen yine hele bir davran, gerisi gelir.. boş boş oturup, anası ölmüş tay gibi yatmaya gelmedik biz bu dünyaya...    -Yine başladın.. bu dünyaya niye geldik, ne yapmamız lazım.. bu, bazen eğlenc

Ahşap konak-4

   Evin yeni gelini hem bu ailenin hem de kendi ailesinin gözlerinin kendi üzerinde olduğunu hissediyor muydu bilinmez, ama her iki aileye de ilk torunlarını vereceğinin bilincindeydi kuşkusuz.. acaba ülke ne durumdaydı o zamanlarda.. bunu ancak tarih kitaplarından ve arşivlerden, bir de o zamanlara ait gazete, mecmua ve romanlardan öğrenebiliyoruz.. gerçi hem kıymetli evlat ve gelin olması -çünki hem kendisi ailesinin tek kız evladıydı, hem de kocası kendi ailesinin tek erkek evladıydı- hem de artık hamileliğinin oldukça ilerlemiş olması nedeniyle, ayrıca da o zamanlar ülkeden ve dünyadan haber almanın ancak şehire bir gün geç gelen gazete -ki o da ancak ülkeyi yöneten tek partinin gazetesi- ve cızırtılı sesi ile sabah ve akşam ajansını muhterem samiine bildiren uzun dalgadan yayın yapan Ankara radyosu dışında ancak dedikodu ve fısıltı gazetesinden öğrenebildikleri kadarıyla, memleket ahvali hakkında bildikleri çok azdı, bütün bunlara bakarak diyebiliriz ki memleket ahvali hakkında

Ahşap konak-3

   Evin yeni gelini evlenmeden önce bu konağın artık o konak olmadığını. artık sadece selamlık tarafının ailenin payına düştüğünü belki de bilmiyordu.. ama o zamanın koşullarına göre görücü usulüyle evlendiği eşinin munis tavrı ve güler yüzü, konuşmaları ve davranışları ona böyle şeyleri düşünmesine pek fırsat vermemiş ve buna gerek de duymamıştı.. O, Anadolu kadınlarının yüz yıllardır bu şekilde kısmetlerinin belirlendiğini, eğer şansları varsa ve arkalarında da onları kollayan kuvvetli ve dirayetli bir aileleri varsa, iyi bir kocaya düşüp mesut olma ihtimallerinin yüksek olduğunu, şansları yok ya da dikkatli ve ferasetli olmayan ebeveynleri tarafından pek de incelenmeden, evden bir boğaz eksik olsun kabilinden fazlaca da araştırılmadan, bir kocaya verilmişlerse ve üstelik bütün bunların yanında kocaları da kötü çıkmışsa, artık kaderlerine küsüp ömür boyu eza ve cefa çekeceklerini biliyordu, o da bu gerçeğin yani kaderin farkındaydı, ama bu tehlikeli konuda en çok akıllı oluşuna güv

İşte böyle-6

     -Bak nasıl uyandı tabiat birden bire.. birkaç tembel veya temkinli ağaç dışında hemen tüm ağaçlar önce yeşil küçücük yapraklarına , sonra da çiçeklerine bezendi bile.. bahçede bir Hünnap kaldı o da uykusundan uyandı uyanacak.. arkadaki küçük meşe ormanında zaten hep hareket vardır, ama bugünlerde bakıyorum meşeler de gövermeye başlamış.. yakındır minicik yaprakların dalları yeşertmesi.. buna göverme derler bizim oralarda.. genellikle büyük ağaçların ne zaman çiçeklendiği pek belli olmuyor.. çınar, dut, çam, sedir, ladin ve diğer orman ağaçları ne zaman çiçeklenir göremezsin neredeyse, eğer dikkatli ve meraklı değilsen.. tabiat kendi takvimini işletiyor her zamanki gibi.. yok insanların çoğu bugünlerde olduğu gibi korkulu bir bekleyiş içinde evlerine kapanıp kalmışlar, yok her zaman yaptıkları gibi birbirlerini suçlayıp rakiplerinin açıklarını ortaya dökme yarışına girmişler, yok kimin kime nazı geçiyorsa artık birbirlerine minik ve anlamsız psikolojik savaşlar açmışlar, depresy

Masumiyet-16

   Seçim sonuçları tüm yurtta olduğu gibi öğretmenler arasında da şok etkisi yapmıştı.. ilerici kampın temsilcisi olduğunu iddia eden öğretmenler başta olmak üzere suratlardan düşen bin parçaydı.. acaba hiç birisi gerçekten bu sonucu tahmin etmemişler miydi.. şimdi ne olacaktı.. bizim matematikçiye herkes geleceği merakla soran bakışlarla bakıyor, belki de onu müstakbel müdürleri olarak görüyorlardı.. oysa onun aklının köşesinden bile geçmiyordu böyle bir şey.. teklif gelse bile kabul etmezdi ama zaten bir yoklama hamlesi ve teklif de gelmemişti ilgili yerlerden.. çünki zaten mentalite ve duygusal olarak da o cenahta hissetmemişti kendisini hiç bir zaman.. buna rağmen yine de matematikçimiz sonuçlardan memnundu, fakat hiç bir arkadaşına ben dememiş miydim, ya da işte bakın ne oldu, gördünüz mü, bile demedi hatta sonucu son derece olağan ve sakin karşıladı.. ama idareciler ve ona yakın olanlar artık kendilerinin gidici olduğunu çoktan kabul etmiş görünüyorlardı.. çünki oyunun kuralı bu

Ahşap konak-2

   Evin yeni geliniydi henüz, düğünden aradan neredeyse iki yıl geçmesine rağmen .. çünki daha hâlâ kendisini bu evden sayamamıştı..  O da kendi evinin şımarık tek kızıydı evlenip de bu eve gelene kadar.. bu evin şımarık küçük kızından bile daha şımarıktı hatta.. çünki bir ağabeyi ve iki küçük erkek kardeşi arasında o, özellikle babasının prensesiydi -her kız çocuğu gibi-, hem de evlat olarak da onlardan daha çok sevileni, ona göre.. çünki o da kendi evlerinin tek kızıydı.. ufak tefek, narin yapılı bir bedeni, ama dirençli bir karakteri vardı.. babası onun bir dediğini hiç bir zaman iki etmemiş ve erkek kardeşleri arasında da her zaman sözü en geçer ve en dinlenir evladı olmuştu ailesinin.. işte böyle bir kız bu pederşahi ailenin tek oğluna eş olarak gelin gelmiş, cicim ayları geçmeye başlamadan, özellikle baskın olan büyük ablanın zeki ama batıcı esprilerine muhatap olmaya başlamış, ama o da en az onun kadar baskın olduğu için hiç bir lafın da altında kalmamıştı.. sonunda büyükl

Doktor civanım-8

   Asistanlık günleri devam ederken şimdi artık hayatında yeni bir dönemin gelmekte olduğunu hisseder gibiydi.. artık asistanlık süresinde yarıyı geçmişti.. yavaş yavaş uzmanlık sınavı hazırlıkları başlıyordu.. uzmanlık tezi konusu belirlenmiş, çalışmalar orasından burasından başlamıştı.. o zamanlar asistanlık süresi içinde her altı ayda bir, şefler tarafından asistan hakkında hazırlanan raporda asistanla ilgili yapılan eğitimler, hal ve gidiş gibi konular Sağlık bakanlığına bilgi halinde gönderilir, orada da büyük ihtimal okunmadan bir dosyaya konurdu.. eğitim usta çırak ilişkisi şeklindeydi neredeyse.. her şey hocanın veya şefin elindeydi.. isterse asistanı görevinden bile atabilirdi.. daha doğrusu bakanlığa yazılan bir raporla asistan önce başka bir yere gönderilir, oradaki şefi de olumsuz bir rapor düzenlerse ondan sonra asistanlığı son bulurdu.. gerçi bu şekilde meslekten atılan bir asistanı hemen hemen kimse görmemişti ama serkeşlik yapan, alkol veya kumara meraklı, özellikle ho

Masumiyet-15

   Ortalık bu kadar karışık ve gelecek belirsizken bile bizim amatör araştırmacı matematikçimiz eline geçirdiği her basılı eserden, o sıralarda televizyonların en azından bir bölümünün gidişatı görerek merakla veya biraz da kafaları karıştırmak amacıyla da olsa dini konuları ve bu arada tarikatları da gündeme getiren açık oturumlarından bilgisini artırmaya çalışıyordu.. onun hoşuna giden konular daha çok islamın güler yüzünü öne çıkaran ve tüm insanlara hitap eden Mevlevilik ve Bektaşilik gibi barışçı tarikatlerle ilgili konuşmalar ve tartışmalardı.. ama başka kanalları ve programları izleyen diğer bir grup kişiler de yukarıdakilerin tersine, mücadeleci, kavgacı, polemikçi hatta korkutucu ve ürkütücü söylemleri benimseyen tarikatlara veya tartışmalara düşkündüler nedense.. tabi her şeyin olduğu gibi bu tarz yayınların da alıcısı olduğu gibi, din düşmanları tarafından da abartılarak ve işte din bu denilerek böyle yayınları ve kişileri büyüteç altına alan kesimler de vardı.. ama yine de