Kayıtlar

Nisan, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tesbih

       Beğendiğim bir blog yazarı var.. çoğu kişi de kendisini özellikle pandemiden sonra tanıdı, ama ünü çok daha önceden yayılmaya başlamıştı zaten.. beslenme ve bağışıklık konularında alışılmışın dışında yaklaşım ve yorumlarıyla dikkatimizi çeken bir onkolog profesör.. sanırım bildiniz. evet Yavuz Dizdar.. bu Blog dünyasına girdikten sonra en çok okuduğum kızımın Blogundan sonra ve onun da yol göstermesiyle takibe aldığım bir Blogger.. sıklıkla Bloggere giremiyorum şu sıralar, ama bugün takip ettiklerimde neler olup bitiyor diye kısa bir zaman bulup -hoş benim gibilerde boş zaman çoktur diye düşünebilirsiniz, haklısınız da- birikmiş yazılara göz attığımda onun son yayını üzerine düşündüm biraz.. konu masallar diye özetleyebiliriz.. evet çocukluğumuzun en büyüleyici dünyası.. geniş ailelerde büyüyenler daha iyi bilir, evin ninesi -nedense dedeler ya hiç yoktur anılarda, ya da kısa bir fragman gibi bir görünüp kaybolurlar- akşamın ilerlemiş ve sakin zamanlarında dizlerinin üstüne uzan

9-Helalleşme

       Çocukluğunun geçtiği eski kentini, daha doğrusu çocukluğunu ve mahallesindeki anılarını aramakla geçirdiği son bir kaç günün akşamlarında annesiyle artık seyrekleşen misafirlerden kalan sessiz vakitleri daha çok düşünmekle ve daha az da sohbetlerle, eski komşulardan haber almaya çalışmakla ve sık sık beraber oldukları ablası ve küçük yeğeniyle geçiren muhabirimiz, hissettiği yabancılaşma duygusunun iyice farkına varmaya başlamıştı.. bu halden kurtulmak için ne kadar çabalasa, ne kadar o geçmiş ve güzel zamanlara ait hatıraları ve onlardan günümüze kalan tortuları arayıp soruşturmakla  geçirse de artık iyice emin olmuştu ki, o geçen zamanlar hiç geri gelmeyecek, sanki o sıcak ve içten komşuluklar, arkadaşlıklar, hatta düşmanlıklar bile sekiz şiddetinde bir deprem altında yerle bir olmuşçasına, hatta yerin dahi altına girmiş de enkazı bile seçilemiyor gibi bir hale gelmişti.. ne kadar bu enkazı tırnaklarıyla, çar naçar bulabildiği her araçla kaldırmaya çalışsa da ne artık o harabe

8- Yabancılaşma

        Babasının vefatı ve sonrasındaki sıla günlerinde muhabirimiz Fahrettin, bazen avare avare memleket sokaklarında dolaştı, bazen eski arkadaşlarıyla buluşmak ümidiyle küçük cadde ve meydanlarda yürüdü, bazen de hiç bir şey yapmadan evde odanın duvarlarını ve küçük pencereden görünen bahçeyi izlemekte yetindi.. artık çocukluğunun geçtiği, bahçesinde sabahtan akşam karanlığına kadar türlü oyunlar oynadığı, çamurdan minik evler, barajlar, köprüler yollar yaparak kibrit kutusu veya tellerden yapılmış arabaları dolaştırdığı, daha olgunlaşmamış ham meyveleri koparmak için dallarına taş attığı veya gövdelerine tırmandığı ağaçları biraz da hüzünle seyretti.. biliyordu ki kısa süre sonra bu mütevazı ve yaşlı eski ahşap evin yerinde yeller esecekti, bahçedeki bu güzelim ağaçlara vandal ustalar gözlerini bile kırpmadan testerelerle baltalarla saldıracaktı, katliamın hemen arkasından da harabenin çevresi üstünkörü biçimde çevrelenerek önüne bir inşaat tabelası çakılacaktı.. tabelanın yanına