Kayıtlar

Ekim, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

16- Âşiyân'da

       Horoz sesleriyle ve günün ilk ışıklarıyla, mutluluk ve huzur ile gurur karışımı bir duygu hali içinde gözlerini açtığında, çocukların yatak odasındaki bu küçük somyede çok güzel bir uyku çektiğini düşündü acar muhabirimiz.. dolu dolu ve oldukça da uzun sürdüğü halde, ona büyük bir kıvanç ve mutluluk duyguları yaşatan gece, artık eve gidecek zamanın çok geçmesi, o saatte bırakın her hangi bir aracı, bundan da öte, eve dönecek  bedeni gücünün olmaması yüzünden, ister istemez ve daha çok da sevinç ve minnettarlıkla Jülide hanımın önerisini kabul etmiş ve artık amerikaya göç etmiş olan oğullarının halen o haliyle kalmış olan odasındaki küçük somyede yatmayı kendisi için büyük bir şeref olarak görmüştü.. işte şimdi böyle güzel bir gecenin sabahında, burnuna gelen taze ekmek kokusu ve dışarıdan gelen kuş cıvıltıları ile sanki memleketinde, ana baba evindeki kendi yatağında uyandığı hissine kapılmıştı.. adeta baba ocağının huzuru aynen bu evde de hissettiriyordu kendini.. Jülide hanım

15- Vasiyetname

       Bakalım bu konuda benim sınavım nasıl geçecek.. umarım çalışmadığım yerlerden çıkmaz sorular ve görevler diye düşünmeye başladı muhabirimiz.. Sacit bey ve Jülide hanım kendisine tatlı tatlı bakarken o da utangaç bir öğrenci gibi gülümsemeye başladı onlara.. acaba alkolden mi böyle pişmiş kelle gibi sırıtmam?, diye de kendisini kontrol etmeye çalışıyordu bir yandan.. galiba patron bu sefer zor bir görev tevdi edecekti ona.. ama bir o kadar da değerli ve önemli kesinlikle...      -Jülide, önce sana son bir kaç gün içinde neler olduğunu özetleyeyim de ondan sonra ana konumuza dönelim, böylesi daha iyi olacak, dedi Sacit bey.. -Biliyorsun geçen gün düşen uçak haberini, hiç kurtulan olmadı maalesef.. o gün Fahrettin konuyu izlemek için olay yakınına gitti, orada yanmış bir çantanın içinden bir kısmı yanmış bir kağıt parçası bulmuş, ve bir gazeteci merakıyla da açıp okuduğunda, bazı sorular ve onlardan ilham alarak yola çıktığı anlaşılan başka başka soruların alt alta yazılı olduğunu

14- Zaman

       Sacit Sami bey, keyifle kadehini eline alıp bir yudum rakı daha içtikten sonra yine düşünceli bir halle konuşmaya başladı; -İşte böyle delikanlı, sana baktıkça senin yaşlarındaki bizi görüyoruz sanki.. Anadolu'nun bir köşesinden okumak, yepyeni dünyalara yelken açmak hevesiyle geldiğimiz, o nisbeten de olsa memlekete demokrasinin geldiğini düşündüğümüz 1950'lerde İstanbul, bugünlere göre çok küçük ama çok şirindi.. zaten o zamanlar memleketin her tarafı da öyleydi ya, yine de biz toy gençlerin gözünde İstanbul, sanki bambaşka bir dünyaya ait masalsı güzellikte bir yerdi.. bizim düşüncemize göre medeniyet, kültür ve ülkenin geleceği, burada oluşturulup buradan memleketin her yöresine dağıtılıyordu.. kısacası, suyun kaynağı İstanbul'du bizim ve hemen herkesin gözünde o zamanlar.. gerçi payitaht artık, bin koca görmüş ama yine de bakire kalmış olan bu kadim ve esrarlı şehir değildi, bu ünvanı artık zorla da olsa, istemeyerek de olsa, resmen Anadolu devriminin başlatılıp

13- Hürriyet mücadelesi

          Başta acar muhabirimiz, merakla Sacit beye bakan Jülide hanım onun arkasından, eski tüfek delikanlının şimdi ne diyeceğini dinlemeye hazır bakıyorlardı.. Sacit bey gözlerini kapatarak ağır ağır bir şiir okumaya başladı;                                                   SABAH OLURSA                                   Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Halûk                                   Eğer bu memleketin sislenen şu nasiye-i                                   Mukadderatı, kavî bir elin kavî, muhyî                                   Bir ihtizâz-ı temasiyle silkinip şu donuk,                                   Şu paslı çehre-i millet biraz gülerse...                                              -O gün                                   Ben ölmemiş bile olsam, hayâta pek ölgün                                   Bir irtibatım olur şüphesiz; -O gün benden                                   Ümidi kes, beni kötürüm ve boş muhitimde                                   Merâretimle unut

12- Gece

       Sessiz alkışları acar muhabir duydu sadece.. tüm gecekondu mahallesi uzaktan gelen köpek havlamaları, arasıra çok uzaklardan gelen araç homurtuları içinde uyumaya ve dertlerinden uzaklaşmaya çalışan emekçi halkımızın rüyalarını hazırlamakla meşguldü.. o sırada içeriden sevimli bir kedi çıktı ve Sacit Sami beyin kucağına zıplayıverdi.. -Oooo! hoş geldiniz hanımefendi! sonunda teşrif ettiniz yanımıza.. nasılsınız bakalım, gününüz nasıl geçti..keyf-i aliniz nasıl efendimiz? dedi.. Jülide hanım; -sana değil köftelerin kokusuna geldi, hemen şımarma dedi gülerek.. Sacit bey de biliyorum hanımcığım, ama utandırmamak için böyle söylüyorum..çaktırma.. dedi gülerek.. bu arada kedi misafiri süzmeye başlamıştı.. -merhaba hanımefendi dedi, delikanlımız da.. ve evsahiplerine dönerek; -size ne kadar yakışmış, çok sevimli ve sizler gibi asil bir kediymiş.. diye nazikçe iltifat etti.. kedi de sanki anlamış gibi gözlerini kısarak gururla mırıldamaya başladı.. Sacit bey kucağındaki yeni misafiri s