Kayıtlar

Eylül, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

19- Öfke

       Bütün güzel şeyler gibi bu derin, huzurlu ve tatlı uyku da çabucak bitivermiş gibi geldi gencimize, çünkü uzaklardan kulağına, aralarında konuşarak sanki birbirlerine ciddi bir şeylerden bahseden, -ama sesler oldukça uzaktan geldiği için konunun ne olduğu da pek anlaşılamayan- iki erkeğin karşılıklı konuşmaları geldi. Üfff!.. İnsana bu dağ başında bile rahat yok yahu!. Ne kadar kaçsam yine gelip beni buluyorlar. Bana rahat bir uyku, huzurlu bir gün geçirmek haram mı acaba? Bırakın hiç olmazsa şurada biraz insanı kendi başına. Yok olmaz, burada bile gelip illa beni bulacaklar, güya onlardan kaçıyorum bu kuytu yere, ama burası neredeyse İstanbul'dan bile kalabalık sanki, evet, artık bir an önce bu şehirden kaçmanın zamanı gelmiş de geçiyor bile.      Kendine biraz daha gelip, seslere biraz daha kulak kabartınca bu iki kişinin aşağıdan konuşa konuşa yakınına doğru geldiklerini de anladı gencimiz, ve biraz meraktan biraz da vaziyeti daha iyi anlayabilmek isteğinden olacak, gelen

18- Bağ Evi

       Gencimizin karanlık  ve ıssız sokaklardan evine doğru yönelmesi, bahçe kapısını aralayıp içeri girmesi ve evlerinin kapısına elini uzatmasıyla birlikte, sanki Ali Babanın sihirli sözcüğünü söylemiş gibi kapının kendiliğinden açılması bir oldu. Yarı karanlık koridorda, beden ölçülerinin son bir kaç hafta içinde daha da küçüldüğü hemen fark edilen annesinin hüzünlü gülümsemesiyle karşılaşan Fahrettin, utangaç ve özür diler bir tavırla annesine; - Anneciğim kusura bakma, bugün bir çok arkadaşıma ve cenazemizde bizlerle olan tanıdıklara veda ziyaretlerinde bulundum, sonra da baba dostu Cevdet amca ve doktor Musa bey'le karşılaştım, onlarla da kısa bir sohbetimiz oldu, onların da selam ve hürmetleri var, başsağlığı dilediler, derken işte gece bu vakit olmuş, sen de merak ettin galiba çok özür dilerim tekrar dedi. Bu açıklama içine artık veda zamanının gelmekte olduğunu da sessizce eklemiş olduğunu cümle bitince fark etti ve bundan dolayı da hafif bir rahatlama ve memnuniyet hissi

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

       Bu akşam karanlığı altındaki ıssız ve sessiz memleket sokağında, biri yaşlı ve yorgun, diğeri genç ve huzursuz görünüşlü, bu bakımdan da tipik bir baba oğula benzeyen bu iki silüet, uzaktan bakanlara pek bir şey ifade etmese de, o anda sanki bu iki kişi; çok derin ve belki de çözümsüz bir fizik problemiyle karşılaşmış ve üzeri anlaşılmaz sembol ve rakamlarla dolu bir kara tahta önünde birbirlerine ne diyeceklerini, bu çözümsüz problemlerin içinden nasıl çıkacaklarını bilemez bir haldeki profesör ve asistanına benziyordu..      Ama beklendiği gibi -ve delikanlının da merak ve soru işaretleriyle dolu halinden de anlaşılacağı üzere- yine yaşlı adam yavaş bir sesle ve adeta kendi kendisiyle konuşurcasına, bu yarı karanlık sokak üzerinde, çözümün sırrından çok gidilecek yolu anlatırcasına alçakgönüllülükle konuşmaya başladı;      -Fahrettin evladım, çocukluğumda, evimizin o zamanlar bana uçsuz bucaksızmış gibi gelen bahçesinde pin dediğimiz tavuk kümesi, ortalarda dolaşan bir kaç örd