Okuryazar

   Blog yazılarına başlarken hangi konularda ve neler yazayım diye düşünüyordum..en iyisi doğaçlama aklıma estiği gibi yazmak, ama bu da okuma zahmetine girenlere saygısızlık olacak..tabi okuyacak birileri varsa..benim çok okurlu bir blogger olmak gibi bir amacım yok ama hiç olmazsa kendime saygılı olmam gerekiyor..o zaman ne yazayım, nasıl yazayım.
   Yazmadan önce okumak lazım, yazacak bir şeyleri olması için insanın çok okuması gerekir..gerçi ismi lazım değil bir tanıdığım devamlı yazar ama pek okuduğunu görmedim..gençliğinde çok okumuş şimdi artık yazma zamanıymış .. ben de gençliğimde çok dinledim, şimdi konuşma zamanım desem bakalım dinleyen çıkarmı..
   Epeyi okudum, hâlâ okuyorum, ama yazmak aklıma gelmemişti..zoraki girdim bu işe diyorum..ama öyle mi acaba..hep susan papağana çok konuşan papağanların hocam diye hitap etmeleri gibi bana da hocam desinler diye bir beklentide değildim ama blogger kızımın sürekli ısrarı biraz da sanırım içimden geçenleri yazıya dökme isteği beni de birşeyler karalamaya itti..insan okudukça yeni şeyler düşünmeye ve bağlantılar kurmaya başlıyor..geçenlerde hekimlik mesleğinden kendi arzusuyla emekli olarak içindeki edebiyat tutkusunu eyleme geçiren, o zamandan beri de tüm enerjisini edebiyata veren eski sınıf arkadaşımı Bursada verdiği bir söyleşide izlerken bunu daha iyi farkettim..insanı diğer canlılardan ayıran hatta insanı diğer insanlardan farklılaştıran şeyin  düşünce yani aslında dil olduğunu söylüyordu..konuşmayı düzenleyen dil derneği idi ama onların amacı tabii başkaydı..o konuyu da başka bir zaman ele almak gerekir..gerçekten dil olmasa düşüncelerimizi oluşturabilir miydik, ya da düşünce dil olmadan olur muydu..sanırım olmazdı..olsaydı da bu bir his veya tepki veya dürtü olurdu..o halde uzun lafın kısası madem bir dilimiz var o zaman düşüncelerimizi ifade edebiliyoruz..etmeliyiz..insan olmamızın düşünmemizin gereği ve sonucu bu..madem ifade edebiliyoruz bunu mutlaka edeceğiz..susup kalamayız.. düşünmemizin diyetini ifade ederek ödeyeceğiz..sonu ne olsa da insanın tarihi hep düşündüklerini ifade etme sorun ve sonuçlarıdır..o yüzden insan düşünmeden ve sonunda da bunu ifade etmeden duramaz..en basitinden iki kişinin bir araya gelince başkalarını çekiştirmesi, gerçek veya uydurma olayları allayıp pullayıp ifade etmesi, daha sofistike olanların bir şeyler yazmaya başlaması, daha ileri gidenlerin artık bunları yayınlama yolları bulması hep düşüncesini ifade etme tutkusu değil mi..tabii bazı bülbüller de dilinin belasını çekiyorlar bizim gibi coğrafyalarda ama netice değişmiyor, insan okumadan hele biraz da cesareti varsa yazmadan duramaz..okuryazarlık dedikleri bu galiba..önce okursun, sonra yazarsın..sonra da sonuçlarına katlanırsın..
   Bu arada aklıma geldi, eğitimciler ülkemizde eğitim çağındaki çocuk ve gençlerin büyük bölümünün okuduğunu anlamadığını söylüyorlar..daha doğrusu okuduğunu anlamayanların oranının çok yükseldiğini söylüyorlar.. bu çocuklar okuryazarlar ama yeterince okumuyorlar ki anlayamıyor ve yazamıyorlar..dijital çağda oluşumuzun da rolü var mıdır bilemem ama zaten kelime hazneniz çok zayıf ondan mıdır yoksa, ya da türkçeye has bir zorluk mudur bilemem.. belki de sürat çağındayız ya her şeyi hızlı yapıyoruz ya o yüzden hızla okuyoruz hızla anlamadık deyip çıkıyoruz işin içinden..çünki çabucak sıkılıyoruz, anlamak için çaba sarf etmiyoruz, her şey hızla olsun bitsin istiyoruz..dijital çağ ışık hızında ama bizim sinir iletilerimiz ve beyinde işleme hızımız onun yanında kaplumbağa hızında..bir de sabırsızlık ve acelecilik  girdi mi işin içine ışığa tutulmuş tavşan gibi kalıveriyoruz..
   Bu kadar laf ebeliği yeter..sanırım ifade etmek istediklerimi bundan daha uzun edemezdim..okuyorum o halde yazmalıyım..böylece neler okuduğumu, neler duyduğumu, çevremde olup bitenlerden nasıl etkilenip birşeyler çıkardığımı ifade etmeye çalışacağım..umarım sıkılmadan ve sıkmadan elimden geldiğince bir şeyler ortaya çıkarırım..

Yorumlar

  1. Yazmaya sevdalanan birinin bence öncelikle yapması gereken, kelime bilgisini geliştirmek. Modern Türkçe'nin yanısıra, eski Türkçe'den kelimeleri öğrendikçe, argo lügatı ya da çeşitli mesleklerin lügatını öğrendikçe daha iyi yazabilir insan diye düşünüyorum. Bence yazarın kelime dağarcığının genişliği, gramer bilgisinden ve genel kültüründen bile daha önemli. Yoksa, biteviye yazar durursun; ne anlatmak istediğinle karşı tarafın anladığı arasında bir paralellik olur, ne de anlatımın tadını yakalayabilirsin.. Bilmem yanlış mı düşünüyorum?

    *** Düşüncelerini tam ve yerinde kelimelerle belirtmeyen insan, yanlış tartılarla doğru iş görmeye çalışan satıcıya benzer - Goethe
    ** Tek bir kelime, bize, karşımızdakinin akıllı mı aptal mı olduğunu gösterir - Confucius
    * Kelimeler, kelimeler, kelimeler.... - Shakespeare ;)

    YanıtlaSil
  2. Yazmaya sevdalanmadım henüz, flört aşamasındayım :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke