Zor yıllar-6

   Ankarada sonbahar gelmişti bile..evi de taşıdıklarından olsa gerek, okul açıldığında inşallah bu sene rahat bir yıl olur demişti..ev rahattı ama, siyasi kavgalar, huzursuzluk gittikçe artıyordu her yerde..bir ay kaldığı Hekimhan'ın büyük çapta bir örneği gibiydi Ankara..
   Okulun açılmasını Ankarada yaşayan arkadaşlarıyla beraber Kızılaydaki birahanelerde, İzmir caddesindeki Taraça kıraathanesi ve bilardo salonunda vakitlerini değerlendirerek geçiriyorlardı..o zamana kadar yaz tatili diye bir kavram hiç olmamıştı kafalarında..yazlık ve deniz kenarında tatil diye bir şeyler varmış, ama onun böyle şeylerden hiç haberi yoktu o zamanlarda..şimdiye kadarki en ilginç yaz tatili bu seneki staj olmuştu onun için..tabi kolejli arkadaşlar tatilden bronzlaşmış ve neşe içinde dönmüşlerdi ama galiba onlar sanki stajda kararmamışlardı..o zamanlar Erdek, Ören,Şarköy ve Akçakoca diye bir yerler varmış ve insanlar oralara giderler, denize girer ve tatil yaparlarmış. yüksek bürokratların  çocuğu olan bazı arkadaşları da devlete ait yaz kamplarında tatillerini yaparlardı..bizimki gibi gençlerin klasik yaz tatili ise memleketlerinin hemen yakınında akarsu başlarında, dere kenarlarında meydana getirilmiş bağlarda geçer, bazı geceler bu bağların içindeki küçük kulübelerde yatılır, taze üzüm elma armut yenir, dağlarda yaylalarda dolaşılır ve bazı sulama amaçlı küçük bağ havuzlarında yüzülür daha doğrusu yerel deyimle çimilirdi..tatil demek bu demekti..Türkiyenin üç buçuk tarafının denizlerle kaplı olduğu bizimkiler gibi gençler için ancak haritaya bakıldığında görülen bir durumdu..bu denizlerde yüzülüyormuş hatta..şimdiye kadar bir denizde yüzmek şöyle dursun bir kaç kere dışında denizi yakından bile görmemişti genç doktorumuz..
   Bu yıl artık klinik çalışmalar da başlıyordu..beraber üniversite hayatına başladıkları bazı arkadaşları artık kendi fakültelerinde son sınıfa gelmişlerdi seneye hepsi birer avukat, mühendis, öğretmen, kaymakam vs. olacaklardı..bizimkiler hala talebeliğe devam..
   Neyse ki bir de iyi haber vardı artık..kredi ve yurtlar genel müdürlüğüne okula girer girmez başvurduğu öğrenim kredisi nihayet çıkmıştı..gerçi ayda 175 lira gibi oldukça mütevazi bir para idi ama hiç yoktan iyiydi..devlet bunu okul bitene kadar her ay verecek, okul bittikten sonra da bir işe girerse hemen, giremezse de makul bir süre içinde biraz faiz konmuş haliyle aydan aya geri alacaktı..bir iyi haber daha; birikmiş 5 aylık para da hemen verilecekti..sabırsızlıkla beklediği parayı sonunda alır almaz 500 lirasına Grundig marka, lambalı, 51 ekran ve neredeyse kucaklayarak zor taşınan siyah beyaz televizyonu almış ve gururla eve getirmişti kocaman televizyonu..hemen bir antenci bulmuşlar, televizyonlarını çalışır hale getirmişler, akşam da televizyonun açılış saatinde hep beraber karşısında yerlerini almışlardı ailecek..komşular da hayırlı olsuna gelmişlerdi televizyon için..o zamanlarda telesafir diye bir kelime de icat edilmişti..televizyonu olan evlere gelen televizyonsuz misafirler için üretilen bir kelime idi ve herkes tarafından gülümsenerek kabul edilmişti bu isim..zaten televizyon akşam belli saatlerde istiklal marşı için Anıtkabirdeki asker kıtasının rap rap yürüyüşüyle açılır, askerler gelir, göndere Türk bayrağını çekerken istiklal marşı yayınlanır sonra Ankara televizyonu haberlere girer, sonra da bazen müzik programı bazen tiyatro, belgesel, açık oturum artık o gece ne varsa peş peşe gelir sonra da saat 12 bile olmadan yine aynı askerlerin yürüyüşü ile marş söylenerek yayın sona ererdi..yayın bitince de televizyonunuzu kapatmayı unutmayın yazısı bir süre ekranda kalırdı..bu televizyon hayatımıza böyle girmişti işte..yine de o kısıtlı sürede uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek ne tiyatrolar, konserler, açık oturumlar, belgeseller, eğlence programları izlemişlerdi..sonradan renkli ve özel televizyonlar da çıkmıştı ama o zamanlar izlenen küçük ev, uzay yolu, flamingo yolu, Dallas, kaçak doktor, ve unutulmaz bir çok dizi hala hafızalarda yer almakta ve belki de o naif ve imkanları kısıtlı ama umudu ve hayali bol yıllar hala özlemle anılmaktaydı..
   Bu yıl artık klinik dersler de başlıyordu..galiba artık biraz doktor oluyorlardı...

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke