Zor yıllar-7

   O yıl yine okul neredeyse liselerden bile erken başlamıştı eğitim dönemine..bu yıl artık yarım gün Sıhhiyedeki yeni ve modern mimarisi ile gözleri okşayan Morfoloji binasında Farmakoloji Patoloji ve benzeri gibi teorik dersleri, yarım gün de propedötik denen kliniklere başlangıç ve bir nevi hastalarla karşılaşma dersleri başlıyordu..Cerrahi, Çocuk, Kadın-Doğum ve İç hastalıkları ( o zamanlar Dahiliye idi adı) ana branşlardı ve tüm yıl boyunca tüm klinik öncesi ve klinik çalışmaları daha da kapsamlı olarak sürüp gidecekti..genelde sabahları Sıhhiyedeki morfoloji binasında teorik ağırlıklı dersler görülür, öğleden sonraları da buradan yaklaşık beş kilometre uzaktaki Cebeci semtinde, Askeri Dikimevi nin hemen karşısındaki,eskiden askeriyeye ait olan Gülhane hastanesi iken Ankarada ilk Tıp Fakültesi olarak 1946 yılında kurulan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin kliniklerinin yerleştiği binasına dönüştürülen tarihi tıp Fakültesi hastanesine klinik çalışmaları için giderlerdi.. neyseki artık aile de hep beraberdi ve zor yurt hayatı geride kalmıştı..üstelik evleri de Tıp Fakültesinin Mamak Caddesi yönünde, hemen Psikiyatri ve Göğüs hastalıkları kliniklerinin tam karşısındaydı..bu semtte genellikle asistanlar ve öğrenciler kalırdı daha çok..
   Kendi hayatındaki rahatlama ve kolaylıklara karşılık memleketteki durum tam tersiydi..faili meçhul cinayetler, neredeyse bir merkezden yönetiliyormuş hissini veren planlı kışkırtma ve saldırılar gittikçe artıyordu..gençler arasında bölünme ve çatışmalar fakülte seviyesinden liseler seviyesine inmeye başlıyordu yavaş yavaş..memur dernekleri bölünmüştü..Pol Bir sağcı polislerin, Pol Der solcu polislerin ve benzeri bir ve der ile biten ve biribirinin can düşmanı memur ve işçi dernekleri artık birbirleriyle kanlı bıçaklıydı..arada silahlı çatışmalar ve kahvehane taramalarla ortalık gittikçe kızıştırılıyordu bilinmeyen merkezler tarafından..12 mart muhtırası ve ondan sonra gelen kumandalı hükümetler demokrasiyi ortadan kaldırmakla ve anarşiyi sertlikle bastırmakla olaylara hakim olmaya çalışıyorlardı..Demirel askerler tarafından iktidardan indirildiği halde bir şekilde yeni hükümeti kontrol eder hale gelmişti..ama halk artık daha dürüst ve ilkeli olarak gördüğü Eceviti desteklemeye başlamıştı..bu arada Erbakanın Milli Nizam Partisi de epeyi yol almış parlamentoya milletvekil sokmayı başarmış ve gittikçe taraftar sayısını arttırmaya başlamıştı..CHP de İnönü Ecevite karşı genel başkanlık yarışını kaybetmiş, Cumhuriyetin kurucularından olan koca Garp Cephesi Komutanı, ikinci adam ve ikinci cumhurbaşkanı olarak tarihe geçen namı diğer Milli Şef, yakın zamanların ise güçlü muhalefet lideri ve kafasında kırk tilkinin gezdiği fakat hiçbirisinin kuyruklarının birbirine değmediği söylenerek ne denli bir siyasetçi olduğu anlatılan, yılların deneyimli politik dehası İsmet İnönü sonunda bir siyasi manevra olarak değerlendirilen bir değişimle (ama aslında Eceviti alt etmek için yapıldığı kabul edilen bir hareketle) partinin yeni yolu olarak ortanın solu politikasına geçmiş ama bunlar da fayda etmemiş ve en sonunda da genel Başkanlığı Ecevite kaptırmak zorunda kalmıştı..Ecevit parlamentoda çoğunluğu alamamış ama Erbakanla beraber hükümeti kurarak Başbakan olmayı başarmıştı sonunda..ve 1946 dan sonra ilk kez CHP koalisyonla da olsa iktidara gelmişti..ama ne yazık ki bu fırsat da heba edilecekti..
   Bütün bunlar olurken bizim genç doktor adayı da başını derslerden ve stajlardan kaldıramıyor, bir an önce okulu bitirip sağlık ordusuna genç ve dinamik bir doktor olarak katılmaktan başka bir hedefi olmuyordu adeta..belki de bu yoğun tahsil hayatı onu memleketin acı gerçeklerinden uzaklaştırıyor başını kuma gömen devekuşu misali başını yoğun derslere gömmesine ve ülkenin durumuyla uzaktan bir gözlemci gibi ilgilenmesine neden oluyordu adeta..
   En sonunda tüm stajlar, klinikler birer birer bitirilecek, sınavlar verilecek 1974 yılı 8 Temmuz tarihinde Morfoloji binasında Fakülte'nin emanet verdiği cüppeler giyilip anı fotoğrafları çekilecek hep birlikte Hipokrat yemini edilerek resmen doktor olacaklardı..
   Zor yıllar burada bitiyordu..ama gerçekten bitiyor muydu derseniz ne yazık ki hayır..sadece şunu söylemek bir fikir verir sanırım; 8 Temmuz da diplomalarını almışken ve daha onun kutlamasını yapıp keyfini çıkaramamışken ( hemşehrisi olan ve bu zor yılları beraber göğüslediği ve beraber mezun oldukları bir arkadaşıyla bir kaç gün kadarcık da olsa Erdekte deniz kenarında bir pansiyonda dinlenmeyi ve ilk kez denize girmeyi mezuniyet kutlaması olarak kabul edelim hiç olmazsa) Rumlar Kıbrısta EOKA darbesi ile idareyi ele geçirecek, Türkleri soykırım ve katliam tehlikesine düşürecek olan bu olaylar nedeniyle garantör ülke sıfatıyla Türkiye soydaşlarını koruma amacıyla harekete geçecek,Ecevitin diplomatik çabaları sonuç vermeyecek, sonunda dünyanın umursamazlığı karşısında 20 Temmuz'da sonradan Barış Harekatı olarak adlandırılacak olan Kıbrısa askeri müdahele kararı alınarak adaya asker çıkarılacak ve ülke yeni bir sıkıntılı döneme girecekti..bütün bu olaylar ve kahramanımızın doktorluk hayatı ayrı birkaç yazı konusu olabilir..
   Demek ki zor yıllar bitmemişti, ve bu gidişle de bitecek gibi görünmüyordu..üstelik talebeliğin o sorumsuz ve görece sıkıntısız günleri de geride kalmıştı..artık memleket ondan görev ve fedakarlık bekliyordu..birden çocukluğunun hatta gençliğinin artık sona erdiğini ve önünde yeni ve başka kaybolan yılların onu beklediğini acı acı görür gibi oldu...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke