Masumiyet-3

   Bütün öğretmenler yeni gelen kadına dikkat kesilmişlerdi..kadın belli belirsiz bir merhaba dedi ve diğer kadın öğretmenlerin yanında boş bir yere ilişiverdi..
   O zaman herkes vaziyeti anlar gibi oldu..galiba yeni tayin olmuş bir öğretmendi bu kadın..bazı kadın öğretmenler meraklı bakışlarla kendisine bakıyor, ilerici fikirleriyle bilinen iki kadın öğretmen ise durumdan pek de memnun olmadıklarını açıkça gösteren bakışlarla huzursuzluklarını hatta kızgınlıklarını homurdanarak açığa vuruyordu..Erbakan hükümetinin uygulamaları burada da hissediliyordu artık..daha ılımlı bir iki kadın öğretmen kısa zamanda yeni gelene önce hoş geldiniz dedikten sonra adını, branşını öğrendiler..tabii ki herkes kulak kabartmış ilgiyle takip ediyorlardı konuşmaları.. sonunda az da olsa öğrenebildiği kadarıyla bu yeni öğretmenin edebiyat fakültesi mezunu olduğu, ilk görev yerinin burası olduğu, dolayısıyla bir yıllık süre içinde sicil amirlerince takip edilip, ondan sonra asaletinin tasdik edilip gerçek kadrolu öğretmen statüsüne kavuşacağını öğrenip biraz rahatladılar..bir yıl hayli uzun zamandı, memleketten çok sular akar devran değişirdi nasıl olsa..o zamana kadar kim öle kim kalaydı..
   Erkek öğretmenlerden çok kadın öğretmenler daha huzursuz olmuşlardı sanki bu durumdan..hele ilerici olarak tanınan iki kadın öğretmen düşmanlarını bulmuşlardı adeta..bu durum yeni gelenin epeyce hırpalanacağını, zor günlerin gelmekte olduğunu hissettirdi herkese..
   Ailesinde, hatta bir kuşak büyüklerinde bile başörtülü kadın olmayan, dini hayatın pek de koyu olarak yaşanmadığı, adeta bayramdan bayrama veya bazı cuma günleri, o da ana babasının zorlamasıyla camiye giden bizim matematikçi önce olan biteni kayıtsızlıkla seyretmiş hatta bu şekilde kıyafetiyle aralarına giren bu kadını biraz garipsemişti..ama özellikle bir kaç arkadaşın homurtusu ve oldukça kaba davranışlarına şahit olunca bu yeni kadın öğretmene karşı içinden bir acıma hissi geçmişti..bunda rahmetli babaannesinin o saf ve naif dindarlığının, küçük bir çocukken  ona karşı derin sevgi ve merhametle yaklaşımının da rolü olabilir miydi bilinmez..dini ritüellere ve ibadetlere ilgisi az olmakla beraber dine karşı olumsuz duyguları da yoktu..hatta matematik ile dünya görüşü olarak din arasında tam tarif edemediği bir bağlantı olduğunu düşünmüştü hep..Eflatun olarak bildiğimiz Platonun 'Tanrı daima Matematik kullanır' sözünü çok severdi..belki de bundan ötürü dine karşı oldukça olumlu hislere sahipti..
   İşte şimdi babaannesi ve anneannesi dışında genç bir kadın baş örtüsüyle ve bir meslekdaşı olarak karşısındaydı..yaşlılar için doğal görülen ama gençler kullanınca bir simge hatta bir bayrak olarak anlaşılan bu baş örtüsü son zamanlarda yeni bir çekişme konusu olmuştu toplumda..uzaklarında ve gazete haberlerinde süren ve bazı keskin yazarlarca (hem başörtüsünün karşısında hem de destekleyen yazarlar olarak tabii ki) eşelenip deşelenen bu konu şimdi ete kemiğe bürünmüş olarak karşılarında duruyordu..
   Akşam evde bu yeni olayı anlattığı eşi de bu durumu olağan karşılamayanlar arasındaydı..bunlar iyice azıtıyorlar artık, benim annem de başörtülüydü ama böyle okula gelinmez, ille de takacaksa okula gelirken taksın içeri girerken çıkarsın, bunlara yüz verirsen tepene çıkarlar, hep Erbakanın işi bunlar, o başbakan olunca yüz buldular, bak göreceksin arkası gelecek bunların deyince biraz şaşırmış ve düşüncelere dalmıştı..kadınlar bir çok konuda birbirlerine destek olurlar, erkeklere karşı doğal müttefiklerdir adeta..ama bu konuda kadınlar erkeklerden daha serttiler sanki..zaten toplum bir çok yönden ayrıştırılmış durumdaydı, buna bir de başörtüsü konusu eklenmişti..aslında belki de cumhuriyetin ilk kuruluş zamanlarından beri devam eden bir çekişme konusuydu bu kadınların örtünme meselesi..iş hiç bir zaman kadınların iradesine bırakılmamış, medeni olmanın bir giyim kuşam meselesinden ibaret olmadığını herkes çok iyi bildiği halde bu konu şapka devrimi, harf devrimi gibi kolayca kabul edilememişti geniş kesimlerce bir türlü..eski fotoğraflarda da kolayca görüneceği gibi Atatürk'ün eşi Latife hanımın bile Cumhuriyetin ilk yıllarında sadece yüzünü gösteren bir çarşaf giydiği hatta İsmet İnönü nün eşi Mevhibe hanımın uzun yıllar tesettürden çıkmamakta direndiği, Anadoluda ise o zamanlar neredeyse resmi zevat eşleri dahil tüm kadınların çarşaflı olduğu bilinen bir gerçekti..ilk kurucuların bile üzerine fazla gitmediği ve çözümünü zamana bıraktığı bu konu nedense çok partili hayata geçilip oy kaygısının artmasıyla bu mesele bir oy toplama kaynağı olarak değerlendirilmeye ve tesettür türkçe ezanla birlikte bir simge ve bayrak olarak kullanılmaya başlanmıştı özellikle siyasiler tarafından..halbuki Abdülhamid zamanında dahi, özellikle saraylı kadınlar, paşa eşleri ve münevver kesim zaten Avrupayı giyimde de taklit etmeye başlamışlardı bile..Avrupa ile aramızı kapatmak için gereken zamanın kısalığı ve acele etme isteği ilk kurucu yöneticileri yöntem olarak evrim yerine devrimi seçmeye yönlendirmiş veya mecbur etmişti..Matematik konusunda bile kendisini yetersiz hisseden bizim öğretmenin tarih bilgilerinden edindiği görüşü bu kadar olmakla beraber başörtü takanlar ile takmayanlar konusunda kimseyi eleştirmek ve yargılamak yetkisini ve haddini kendisinde görmemesi son derece tabiiydi..
   Ama şimdi durum ve devir değişmişti..herkesin acelesi vardı ve herkesin kendine göre hesapları vardı..ayrıca herkes vatanı kurtarmak istiyordu..ama nasıl ve hangi şekilde kurtarılacağı konusunda tam bir bilgi ve plan da yoktu ortada..hele bir iktidar dolayısıyla devlet ele geçirilsin gerisi kolaydı..arkası nasıl olarak gelirdi..
   Ama bu büyük ve şanlı hesapların içinde şu zavallı görünümlü başörtülü öğretmen adayının yeri ve konumu ne idi..bir piyon muydu yoksa bir proje miydi..sadece bir kadın öğretmen miydi..
   Yoksa...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke