İşte böyle-6

 

   -Bak nasıl uyandı tabiat birden bire.. birkaç tembel veya temkinli ağaç dışında hemen tüm ağaçlar önce yeşil küçücük yapraklarına , sonra da çiçeklerine bezendi bile.. bahçede bir Hünnap kaldı o da uykusundan uyandı uyanacak.. arkadaki küçük meşe ormanında zaten hep hareket vardır, ama bugünlerde bakıyorum meşeler de gövermeye başlamış.. yakındır minicik yaprakların dalları yeşertmesi.. buna göverme derler bizim oralarda.. genellikle büyük ağaçların ne zaman çiçeklendiği pek belli olmuyor.. çınar, dut, çam, sedir, ladin ve diğer orman ağaçları ne zaman çiçeklenir göremezsin neredeyse, eğer dikkatli ve meraklı değilsen.. tabiat kendi takvimini işletiyor her zamanki gibi.. yok insanların çoğu bugünlerde olduğu gibi korkulu bir bekleyiş içinde evlerine kapanıp kalmışlar, yok her zaman yaptıkları gibi birbirlerini suçlayıp rakiplerinin açıklarını ortaya dökme yarışına girmişler, yok kimin kime nazı geçiyorsa artık birbirlerine minik ve anlamsız psikolojik savaşlar açmışlar, depresyona mı girmişler, yoksa ruhi durumlarını saklamak için işi gırgıra mı dökmüşler, her zaman kendileri haklı ve onları anlamayan salaklar haksız olduğu için Allahlarından bulsunlar diye dileklerde mi bulunmuşlar, daha neler neler peşinde koşan biz insanlara inat tabiat tüm ciddiyetiyle işini yapmaya çalışıyor...

   -Atalarımız galiba bu mevsimleri ve tabiatın davranışlarını iyi takip etmişler ve bunların her iklim ve coğrafyada nasıl bir sıra takip ettiğini artık yazarak mı, yoksa birbirlerine anlatarak mı olduğunu bilemediğim bir şekilde tespit etmişler.. bu sebeple de bu tabiat devranının nasıl olduğu hakkında bir bilgi sahibi olmuşlar, ona göre de ziraat ve diğer çabalarına yön vermişler.. mesela şu içinde olduğumuz günlerdeki rüzgarlı ve güneşli günlerin durumunu önceden bilip her yıl bu döngüyü beklemişler.. Bu sert ve soğuk rüzgarın neredeyse çatıları uçururcasına eserek ağaçları kış uykularından uyandırmak için veya dallarında henüz açmış olan çiçeklerinin tozlaşmasını sağlamak için veya bilmediğimiz başka amaçlar için esmekte olduğunu düşünmüşler -çünki onlara göre hiç bir şey sebepsiz değildir- ve bugünlerde esen bu rüzgarlı havaya da Kırlangıç fırtınası adını vermişler.. anlaşılan bu rüzgarların bitişinden sonra birden Afrika veya bilmediğimiz ülkelerden kırlangıçların geldiğini görmüşler o yüzden bu fırtınaya bu adı vermişler.. daha ne fırtınalar var koz kavuran, çaylak, filizkıran, ve birbirinden ilginç isimleriyle ve ortaya çıkış nedenleriyle...

   -Farkında mısın, demin hiç bir şey sebepsiz değildir dedin.. yani tabiat bütün bunları bir amaçla mı yapıyor, ya da tüm olan biten her şey bir amaç mı güdüyor.. öyleyse o amaç nedir.. öyle ya madem her şey bir düzen içinde gelişip sonlanıyor, bütün bunların anlatmak istediği bir şey var sanki.. ya da bize de bu anlattıklarımıza uyun mu demek istiyor.. uymazsanız sadece biz değil asıl siz kaybedersiniz mi diyor acaba..

   -Galiba öyle diyor.. artık tabiat de, yaratıcı de, kozmos de.. ne dersen de, bize kendi diliyle bir şeyler anlatıyor, daha doğrusu kendisi bir eylem halinde sürekli, bize düşen onu anlamaya çalışmak ve uyum sağlamak.. uyum sağlayamayanların ne olduğu, fosilleri bile kalmadığından anlaşılmıyor mu...

   -Yine meseleyi evrime getirdin.. neymiş şu evrim yahu.. başımıza bela olmuş durumdaki corona virüsü bile evrim yasalarına tabi imiş de haberimiz yokmuş.. biz böyle bir yasa vardır yoktur diye birbirimizi yerken o bildiğini okuyormuş meğer.. o zaman biz de mi evrimleşeceğiz, ya da evrimleşiyoruz.. öyle ya bir yasa varsa herkese geçerlidir.. bizim memlekette olduğu gibi istediğine geçerli istemediğine geçersiz değil galiba bu yasa.. ama bir yerde yazmıyor diye biz de yok sayıyorduk bunu.. kötü hatırlattı kendisini...

   -Aynen öyle, bu yasanın yazıldığı bir resmi gazetesi, yönetmelik ve tebliğleri, uygulayacak zaptiyesi, kolluk kuvveti, savcısı, hakimi, mübaşiri olmadığı için varlığı ve uygulaması yok sanıyorduk.. meğer uygulanıyormuş da biz farkında değilmişiz.. ama uygulaması öyle aylar veya bazen de yıllar içinde ortada görülmeyip sonuçları ya bu pandemideki gibi aniden ya da yüzyıllar, hatta bin yıllar içinde biz farkına varamadan görüldüğü için biz faniler anlamıyormuşuz dava ya da yasa sonucunu, ya da yaptırımlarını.. ancak etrafına bakan ve düşünen gözler ve zihinler, filin bacağını tutup da fili tarif eden körler misali orasından burasından parça parça tamamladıkları puzzle oyunu gibi ortaya çıkarıyorlarmış bu yasayı.. tüm diğer tabiat ve fizik yasalarını olduğu gibi...

   -Çıkarıyorlarmış da ne oluyormuş diyorsan sen de haklısın.. biz bu yasaların farkında olmasak bile bunlar her şeyimizi yönlendiriyor, zaten tüm doğa yasaları başlangıçta konulmuş ve kendiliğinden uygulanmaya devam ediyor.. kim koymuş bu yasaları dersen, ben seni ve tüm çevrendekileri, hatta görmediklerini de kim yarattıysa o derim kısaca.. gerisini sen araştır bul.. buldum diye ortaya çıkıp bağırıp çağıranlara da pek itibar etme derim ayrıca..

   -O zaman ben yasaları veya sonuçlarını düşünmeyeyim, beni bunlar aşıyor ve sıkıcı da geliyor  ayrıca, ben sadece bir muazzam Kaleidoskopu gözler gibi zaman çarkının döndürdüğü bu evreni ve döngüsünü, bize sunduğu birbirinden muhteşem görünüşünü izleyeyim ve bu anların tadını çıkarayım istiyorum.. işte benim bu hoşuma gidiyor...

 
   İşte böyle...

Yorumlar

  1. baba bu doğa bilgilerini mesela kırlangıç fırtınası gibi, nereden öğrenebilirim, bir kitabı var mı bildiğin? isimleri benim de çok hoşuma gidiyor. bazı ağaçların isimleri de çok güzel, sanki doğayla uğraşan tabiatı takip etmeyi başaran insanların içinde bir şair yatıyor. Ama hangisi neden hangisi sonuç acaba? Pek de önemli değil sanırım.. Kırlangıçlar geldi mi? Bizde de kuş sesleri arttı ama görüntüde yoklar, saklanıyorlar..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke