Masumiyet-15

   Ortalık bu kadar karışık ve gelecek belirsizken bile bizim amatör araştırmacı matematikçimiz eline geçirdiği her basılı eserden, o sıralarda televizyonların en azından bir bölümünün gidişatı görerek merakla veya biraz da kafaları karıştırmak amacıyla da olsa dini konuları ve bu arada tarikatları da gündeme getiren açık oturumlarından bilgisini artırmaya çalışıyordu.. onun hoşuna giden konular daha çok islamın güler yüzünü öne çıkaran ve tüm insanlara hitap eden Mevlevilik ve Bektaşilik gibi barışçı tarikatlerle ilgili konuşmalar ve tartışmalardı.. ama başka kanalları ve programları izleyen diğer bir grup kişiler de yukarıdakilerin tersine, mücadeleci, kavgacı, polemikçi hatta korkutucu ve ürkütücü söylemleri benimseyen tarikatlara veya tartışmalara düşkündüler nedense.. tabi her şeyin olduğu gibi bu tarz yayınların da alıcısı olduğu gibi, din düşmanları tarafından da abartılarak ve işte din bu denilerek böyle yayınları ve kişileri büyüteç altına alan kesimler de vardı.. ama yine de bu fanatik ve kavgacı kesim, reklamın her türlüsü iyidir düşüncesiyle olsa gerek, medyada herkese açık ve kışkırtıcı konuşmanın ve bağırmanın şehvetine kapılmış halde, karşı tarafa koz verdiklerini de düşünmeden veya umursamadan, ateşe benzinle gitmekten çekinmiyorlardı.. sonuçta her tarafta bir kafa karışıklığı vardı ve iş tanışıp tartışma yerine adeta kör döğüşüne gidiyordu açıkça.. tabi sakin ve yumuşak tarzda tartışmadan yana olanların sesi de az çıktığından olsa gerek bu kavga ortamında onların dinleyenleri pek oluyordu..
   Bu arada 28 şubat uygulamaları artık toplumun geniş kesimlerinde bile desteğini bulamamaya başlamış ve insanlarda bir bıkkınlık havası oluşmaya başlamıştı.. uygulamaların adaletsizliği ve acımasızlığı artık daha çok insan tarafından kabul ediliyor, buna karşı başka yol olmadığını düşünen kesimler de en azından sessizliğini muhafaza ediyorlardı.. bunda empati eksikliği mi diyelim, ya da bana dokunmayan yılan bin yaşasın tavrı mı diyelim, ya da beter olsunlar hakettiler diye düşünmek mi diyelim artık çoğu insanda da böyle bir anlayışsızlık ve ilgisizlik vardı.. bizim matematikçi asıl bu tarafsız görünen insanlara kızıyordu şüphesiz..
   Sonunda Ecevit'in koalisyon hükümetinde ortak olan MHP nin genel başkanı Devlet Bahçeli, artık hangi sebeple olduğu hala anlaşılmayan bir hareketle, Bursa'da yandaşlarının düzenlediği bir dağ şenliğinde esip gürlemiş ve artık bir seçime gitmenin zamanının geldiğini söylemiş, hatta seçimin tarihini bile ilan etmişti.. 3 kasım 2002 .. bu olaydan sonra hükümette çözülmeler hızlandı.. temmuz ayı içinde Ecevit'in en güvendiği ve yanından ayırmadığı Hüsamettin Özkan, Kemal Derviş ve İsmail Cem  gibi siyasiler başta olmak üzere milletvekilleri partiden istifa edeceklerdi.. bu şartlar altında gidilen 3 kasım 2002 seçimlerinin sonunda koalisyonun üç partisi de baraj altında kalarak meclis dışında kaldılar.. halkın öfkesi ve adaletsiz baraj sistemi uygulaması fena vurmuştu anlaşılan 28 şubatın son hükümetini.. seçim sonucuna göre birinci parti Fazilet partisinden ayrılanların kurduğu küskünler hareketi denen grup tarafından  seçimlerden çok kısa bir zaman önce kurulan ve Recep Tayyip Erdoğan'ın lideri olduğu Adalet ve kalkınma Partisi, ikincisi de Deniz Baykal'ın başında olduğu devletçi ve statükoyu temsil eden Cumhuriyet Halk Partisi meclise girebilmişti.. oyların yüzde otuzdördünü alan AKP seçim sistemi sayesinde 363 milletvekili çıkarmış, CHP yüzde ondokuz almış, diğer tüm partiler baraj yüzünden meclis dışında kalmıştı.. seçmenlerin yüzde kırk altısı mecliste temsil edilemeyecekti sonuçlara göre.. millet bir vurmuştu, pir vurmuştu neredeyse.. bu vuranlar arasında hayatında ilk kez bu cenaha oy veren bizim matematikçi de vardı şüphesiz.. bu sonuçlara göre iktidara gelen AKP öyle bir çoğunluk almıştı ki istese Anayasayı bile değiştirebilirdi.. uzun süredir koalisyonlarla idare edilmeye çalışılan ülke artık koalisyonlar devrini geride bırakmış görünüyordu.. böyle bir sonucu. kazananlar dahil hemen hiç kimse tahmin edememişti.. baraj sistemi bu sonucun en büyük sebebiydi.. bir çok parti ve görüş seçmenlerden yüzde ona yakın oy aldığı halde bir tek milletvekili dahi çıkaramamıştı.. dünün küçümsenen ve aşağılanan kesimi bugün kendilerini bile şaşırtan sayıyla meclisi doldurmuşlardı.. herkes şapkasını önüne almış düşünüyordu şu anda..
   Şimdi ne olacaktı...

Yorumlar

  1. Olacakları bilsem de, yine de merkla okuyorum çünkü ülkemizin yakın tarihine resmen ışık tutuyor, biz o dönemlerde çocuk sayılacak şimdinin yetişkinlerini de hiç fark etmedikleri olaylar hakkında bilgilendiriyorsunuz. Çok yararlı, çok düşündürücü!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugünlere nasıl geldiğimizi ara sıra hatırlamakta fayda var.. yoksa aynı yollardan yine geçer dururuz..

      Sil
  2. Devlet Bahçeli'nin sürpriz çıkışının altında ne yatıyor, acaba gün gelecek bu konu aydınlığa kavuşacak mı? O çıkış ki, ülkenin kaderini değiştirdi. Kimine göre iyi, kimine göre kötü yönde. Sonuç ne olursa olsun bu işte ABD'nin bir rolü olduğunu düşünüyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu muamma da elbet bir gün çözülür.. öyle gerekiyormuş öyle olmuş diyelim :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke