Kandilkaya-4

 



   Karanlık salonda babasını aradı bir süre daha gözleri.. yakınlarda olduğundan neredeyse emindi.. sonra tepesinden perdeye doğru uzanan ışık huzmelerine daldı gözleri.. kuzey kutbunda görülen Aurora kutup ışınları gösterisine ne kadar benziyor diye düşündü..


   Ama bu tepemdeki ışınlar bir bilgi taşıyorlar dedi sonra.. hemen başımın üzerinde bir beyaz levha tutsam bu ışık sağanağına, perdedeki manzaranın daha küçük bir örneğini görecektim.. ama şu an ışığa bakarak içinde ne gibi bilgiler taşıdığını bir yere düşüp yansımadıkça anlayamıyorum, demek ki bu ışık sağanağının içinde ne bilgiler olduğunu anlamanın da bir yolu varmış dedi.. sonra yine aurora kutup ışınları geldi aklına.. acaba o muazzam ışık gösterisi de bir bilgi mi taşıyordu?.. bu ışıklar güneşten geliyordu bildiğimiz kadarıyla, ama nereye gidiyorlardı acaba.. belki de bir şeyler anlatmak istiyordu bu ışık sağanağı bizlere, ama şu anda benim tepemdeki ışık akıntısına baktığım gibi ona da boş boş bakıyorduk belki de..


   Sonra düşünmeye devam etti yine.. bu sinema makinasından çıkan ışık akımında iletilen bilgiler benim hayatımdan kareleri taşıyor, ya da ben ne düşünürsem onu taşıyor.. perdeden geriye doğru gidince önce ışık akımı ve oradan da geri gidince bu ışığın çıktığı bir mercek, ondan da geride bu görüntülerin dondurulduğu film kareleri var.. öyle biliyoruz.. bu kareler bir güçlü ışıkla aydınlatılınca perdede bir görüntü ortaya çıkıyor, peş peşe gösterilince de canlı bir görüntü akışı yani bir gösteri ortaya çıkıyor.. yani film karelerindeki küçük küçük anlar peş peşe gelince bir hayat akışı gösterisi oluyor.. yani zaman geçtikçe anlarımız hayatımız oluyor.. hatta bir yerde bu anları saklayınca anlarımız anı oluyor.. bu çok kolayca anlayabileceğimiz, hatta anlamamız gereken gerçeği acaba niçin anlamıyoruz veya farkına varmıyoruz ki dedi.. bu düşünceden sonra da şimdi bu film şeridini kimin çekip, nasıl o sinema makinasına koyduğunu düşünmeye başladı.. makinist Nusret enişte değildi bu kişi tabi ki, o sadece çekilen filmi oynatan biriydi.. peki ona bu görevi veren kimdi?.. bu karanlık salon, perde, ışık huzmelerini çıkaran ışık kaynağı, bütün bunlar için gerekli enerji, bunları kim böyle bir düzen içinde kurup inşa etmişti, hatta şimdi salonunda oturduğu bu sinema binası kimindi acaba.. onu buraya kim getirmişti?.. galiba o kayanın dibinde, pınardan buz gibi suyu içtikten hemen sonra, görünmeyen bir darbe ile onu yere mıhlayan kuvvet.. niçin onu dağın başına varmadan oracıkta yerlere sermişti o kuvvet, veya kişi?.. dağın başına çıksa ne olurdu ki.. kime ne zararı dokunmuştu ki.. oradan etrafını seyredip hayal kuracaktı hepsi hepsi.. niçin izin vermemişti ona?.. suçu neydi?.. bir suçu mu vardı?.. neden olmuştu bütün bunlar, bu başına gelenler?..


   Şimdi bir şey oldu, ya da vaziyetteki değişikliği fark etti.. bulunduğu salonda şu an her yer kararmıştı.. bütün bunları düşünür dururken elektrikler gitmişti sanki.. düşünmesi suç mu olmuştu yani?.. ne güzel koltuğa gömülmüş, kendi hayatından kareler seyrederken birden elektrikler gidivermişti işte.. fazla düşünme! seyret!.. yoksa böyle karanlıkta kalıverirsin mi demek istemişlerdi acaba.. düşünmek suç muydu yani?.. bir an bütün gücüyle Makinist!! diye bağırmak içinden geldi.. bağırsa Nusret enişte duyacak mıydı acaba.. o da emir kuluydu nihayetinde.. elektrikler kesildiyse o ne yapsın.. biraz bekler, elektriklerin gelmeyeceğine karar verir, sonra ceketini giyer çıkardı makina dairesinden.. ne olacak yani filmin devamını seyredemeyecek miyim artık dedi yine.. yoksa film bu kadarcık mıydı.. olamaz dedi.. daha dağa çıktığımı ve etrafı seyrettiğimi görmek istiyorum.. kendimce küçük de olsa bir zafer kazanmak istiyorum filmin yapımcısına karşı, ya da onun izniyle, dedi kararlılıkla.. tekrar bağırmak istedi bütün gücüyle.. bağırdı da.. ama salondan hiç ses gelmedi ya da duymadı.. yankı bile olmadı.. bağırdığından emindi oysa.. en azından düşünce olarak bağırmıştı.. ama eyleme geçip geçmediğinden emin değildi..


   Acaba babam bana yardım edebilir mi diye düşündü ve birden sıkıntısı geçti.. çevresini dinlemeye başladı hemen.. o saçlarını hafifçe okşayan rüzgarı beklemeye başladı.. küçüklüğünde yatağına yatmış uyumaya hazırlanırken kendisine sevecen bir bakışla bakan babasının hayalini düşünmeye başladı.. Baba! oradasın biliyorum dedi hafifçe.. ne de olsa ikimiz de artık aynı tarafta, hatta yan yanayız.. seslenmiyorsan bile hiç değilse rüzgarınla yüzümü okşa ne olur, dedi.. şimdi senin öldüğün yaşta değilim ama çok yakınım, artık birer samimi arkadaş, hatta kardeş gibiyiz bu salonda.. bana bir şeyler söyle, sen epeyi tecrübelisin ne de olsa burada.. ne yapayım şimdi ben?...


   Ufak bir rüzgar esintisi yine yüzünü okşadı hafiften...


   Birden elektriklerin geldiğini, hatta sinema perdesinde görüntülerin canlandığını fark etti.. 








Yorumlar

  1. Hayat gerçekten de tam olarak böyle bir şey! Çok güzel bir benzetme olmuş keyifle takip ettim.
    Çocukken, sanırım 3-4 yaşlarımda olmalıyım en fazla, ananemin küçük odasını bilirsin. Orada yalnız başıma oynuyordum, yavaş yavaş akşam iniyor, dedemi bekliyorduk sanırım. O yıllarda hep o saatlerde elektrik kesintisi olurdu. Gölgeleri izliyordum araba farlarının duvarları bir baştan diğer başa geçişini.. Bu bana çok ilginç geliyordu ve nedenini anlamaya çalışıyordum. Birden içimde çok güçlü bir his "bu anı ne olursa olsun hatırlamalısın" dedi :) Gözümü kapattım açtım odayı hafızama işlemeye başladım, yeniden kapattım yeniden açtım her bir ayrıntıyı yavaş yavaş ezberledim. Öyle ki artık gözümü kapattığımda eşyaların yerini hatasız bilebiliyordum. İlerleyen günlerde bunu sık sık yaptım yani odanın o haliyle o anki görüntüsüyle hafızmda kalması için pratik yapıyordum farkında olmadan. Ve ilginçtir bugün bile tamamen olmasa da (biblolar biraz karıştı :)) yıllar içinde) genel hatlarıyla hatırlıyorum o halini o odanın.... Tam 37 senelik bir anı, aklıma o geldi şimdi.... İlginç değil mi.
    Sanırım herkeste var böyle anılar acaba L ve M'nin neler hatırlayacağını düşünmek beni heyecanlandırıyor.... :)

    YanıtlaSil
  2. Çocukluğumuzdaki anları ve anıları daha net ve güzel hatırlıyoruz değil mi.. o yaşlarda güzel anılar kazanmak çok önemli.. her şey onların üzerine bina ediliyor bence...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke