Mahremiyet

 



     Bir süredir hayatımızı derinden etkileyen ama pek de farkında olmadığımız bazı kavramlar üzerinde bir şeyler düşünmeye ve yazıya geçirmeye çalışıyorum.. sonu iyet ile biten bu kelimelerin üzerimizde pek etkisi yokmuş gibi geliyor baştan, ama bir süre sonra insanlar arasında ve toplumda insanların çevrelerine karşı hal ve hareketlerinde o kadar çok etkili olduğu farkediliyor ki şaşırmamak elde değil.. bundan önceki yayınımda mağduriyet üzerinde düşündüklerimi elden geldiğince özetlemeye çalışırken yazı kendisini öyle bir yere götürdü ki sonuçta yazdıklarımı okurken ben bile şaşırdım.. bu kelime ile kısaca anlatılmaya çalışılan durumun aslında üzerimizde ne kadar etkili ve çetrefilli sonuçlara yol açtığını ve nasıl büyük bir potansiyel taşıdığını yazdıkça daha çok anladım.. ama bir blog yazısına ne kadarı sığdırılabilir ki düşüncelerin?.. deneme tarzında yazdığım için her seferinde okudukça zihinde yeni kapılar ve alanlar açılmasını tetikleyecek olan bu kavramlar hakkında sadece kısa bir tanım ve göz atma gibi olabiliyor ancak bu yazılar.. olsun, bu da başka kişilerin düşünce ve yazılarını etkileyebilir.. zaten blog yazmanın bir amacı da bu değil mi?.. oku, yaz, düşün, tekrar yaz, oku....


     İşte bu sıralarda aklıma düşen iyet sonlu bir kelime daha.. hem de bu seferki daha güncel, ve çok tartışılan bir kavram.. Mahremiyet.. özellikle kamusal alanda gittikçe artan oranda üzerinde düşünülen, hatta titrenilen bir kavram.. acaba öyle mi?.. hem de ''bu çağda''.. gülümsediğinizi hisseder gibiyim.. en azından ben gülümsüyorum.. bu çağda mahremiyet mi kaldı? diyenler ne kadar çok sayıdadır kim bilir.. ve her kaybettiğimiz şeyin ardından yana yakıla, değerini bilmediğimiz, nerede o eski zamanlardaki anlayışlar diye hüzünle iç çekmelerle andığımız bu zavallı mahremiyet.. insanoğlu böyledir işte; önce dağın başında özgürce yaşamaya çalışan, görünüşte kimseye zararı olmayan o dünya güzeli ceylanı gider, arar, bulur, sinsice yaklaşır, hatta daha kötüsünü yapar tuzaklar kurar, sonunda da bir zevk veya kendisi de tam açıklayamadığı bazı dürtülerin tatmini için öldürür, ondan sonra da arkasından göz yaşları döker, destanlar yakar, ağıtlar düzer, masallar anlatır.. madem bu kadar kötü bir şeydi yaptığın, o zaman neden yaptın?, mecbur muydun?, sebep neydi? desen bile verecek doyurucu bir cevabı yoktur.. kimisi spor olsun diye der, kimisi aç karnımı doyurmak için der, kimisi caka satmak için der.. der oğlu der, ama başta kendisi olmak üzere kimseyi ikna edemez... ama o güzelim ceylan yoktur artık.. o ve onun arkasından gelecek tüm güzellikler sessizce çekip gitmiştir artık..


     İşte mahremiyet de böyle bir şey bence.. uzaktan tıpkı bir ceylan gibi görünüyor.. bakmaya doyamazsın.. ama bakmakla kalır mısın?.. yooo.. ille de gidip yakından bakacaksın, hatta mümkünse dokunacaksın, huzursuz olup kaçınca da kızıp vuracaksın.. o zaman mahremiyet nerede kalacak?.. sınırı nedir?.. kimin içindir?.. herkes kendisi mahrem kalsın, ama başkalarının mahremiyeti olmasın, ya da biraz yumuşatalım ona karşı olmasın düşüncesinde.. yine oraya geleceğim, insan dediğimiz varlık çok meraklı, her şeyi bilmek istiyor, ona hiç bir şey saklı gizli olmasın, ama kendisine gelince onun hiç bir şeyi başkasına aşikar olmasın.. acaba böyle mi?.. yine yumuşatalım, istediği kadarını o aşikar etsin, istediği zaman da tekrar eskisi gibi olsun.. modern zamanların simgesi facebook'lar, instagram'lar neyin nesi?.. herkes başkalarının her şeyini görmek istiyor, neyse ki bazıları insaflı ve adil, kendilerini de gösteriyorlar.. çağ iletişim çağı ne de olsa.. öte yandan artık mahremiyet sadece çocuklarla sınırlı gibi bir şey oldu.. çocuk fotoğrafları paylaşmak bile tehlikeli bir şey oldu.. öyle ya senin paylaştığın fotoları kimler görebilir kimler göremez, ne amaçla kullanılabilir emin misin?.. aslında başta çocuklar olmak üzere herkesin mahremiyet hakkı olmalı değil mi?.. çok doğru bir şey.. peki magazin basını, paparazziler diye de bir şeyler var.. onlar ne olacak o zaman?.. onlar keyiflerinden mi yapıyorlar bu işi?.. çok alıcısı var, o yüzden bu sektör en büyük sektörlerden biri.. hele son teknolojik olanaklardan sonra.. 


     Bir de devletlerin gizli servisleri var ki, ve onların zaman zaman gündeme gelen faaliyetleri ve 'başarıları' var ki işte burada dur.. ne desek boş.. telekulaklar, uzaydan gözlemeler, böcekler, casus uçaklar, ajanlar, James Bond'lar daha bilmediğimiz neler neler.. bunların yanında apartman girişlerindeki veya elektrik direklerindeki mobese kameraları çok masum ve zavallı kalıyor.. devletler güçlüdür, onlara mahremiyet ol(a)maz.. onların her şeyi yapmaya hakları vardır.. peki neden?.. devletin yüce menfaatleri, düşmanlarımızın bize yaptığı veya yapacağı kötülükleri önleme vs vs... onlar yapmadan biz onlara yapalım.. belki sonra şantaj yapacak bir şeyler de buluruz..


     Biz yine dönelim kişisel mahremiyete.. benim fikrim kesinlikle mahremiyete saygı ve korunmasından yana.. zaten kim karşı olabilir ki.. değil mi?.. ama uygulamalara gelince.. söylediklerim tamamen ütopik kalıyor ne yazık ki.. hele bu çağda.. öksürsen senden önce dünyanın öte tarafı duyacak neredeyse.. geçen bir ülkede sel görüntüleri vardı televizyonda orada yaşayan bir yakınıma anında whatsapp da yazdım nasılsınız diye.. o bile bizden sonra öğrendi sel haberini.. İzmirde olan depremi Amerikada yaşayan tanıdığımızdan öğrenebiliyoruz mesela.. şimdi ben mahremiyetten bahsediyorum hala.. biraz anakronik kaldım galiba.. ölen ceylan misali.. neyse ki mahremiyetimiz devlet güvencesi altında...


     Bu kez sesli güldüğünüzü işitir gibiyim....






     

Yorumlar

  1. Almanya'ya geldiğimde şuna çok şaşırmıştım. İnsanlar çıplaklık konusunda çok rahatlar, hemen utanmadan soyunup giyinebiliyorlar insan içinde ya da saunada yanyana çıplak çıplak oturuyorlar. Bana tabii çok ters geldi, küçük yaşımızdan itibaren bedensel mahremiyet çok ciddi önemli konuydu bizde. Sonra baktım, insanlar bedensel değil de kişisel mahremiyetlerine aşırı derecede önem veriyorlar! Yani mesela bir doktorun özel numarası, bir öğretmenin email adresi, ne bileyim çalışma saatleri dışında patron tarafından aranmak asla bunlar yok burada. Bankaların ya da devletin sana bayram mesajı çekmesi ya da zırt pırta araması kesinlikle yasak. Çocuğumuzun anaokulnda fotoğrafının çekilmesi ezkeza yasak, tek çocuğun velisi istemedi diye grup fotoğrafı dahi çekilmiyor bir doğum günü sırasında. Çünkü özel hayatın mahremiyeti var. Yine mesela evlerde perde kullanmazlar ama tek bir kişi de durup evin içine bakmaz eğer başını önüne yürür gider. Bu nasıl oluyor dersen, düşündüm düşündüm (malum düşünmelerim :)))) ve şuna bağladım: bireysellik ve toplumsallık konusu.
    Şimdi bizim ülke toplumsal, hatta ümmet kavramı var bizde osmanlıdan kalma. müslümanlık da tabii pekiştiriyor. almanlar ise bireysel kültür. bunun kişisel davranışlar olduğu kadar toplumsal alanlarda da etkisi var, herkes bireysel, kimse kimsenin özeline girmez, hatta girmesini istediğinde (yahu bir hal hatırımı sorsun merak etsin istesen) bile girmez, ayıp bulur. Mesela kızımın öğretmeninin babası hastalanmış acil okuldan gitmiş, kızım dedim aman sor öğretmenine iyi miymiş babası, 7 yaşındaki çocuk bana dedi ki "ama anne belki öğretmenim bu konuda konuşmak istemiyor olabilir, belki kendi ailesi dışında kimse bilsin istemiyor olabilir". yani anlayış farkı işte, bizde aman sormazsak ayıp olur, onlarda sorarsan ayıp olur...
    bizde mahremiyet ile merak çok içiçe, kendinden çok başkasını merak etme... ben uzun zamandır facebook kullanmıyorum zaten instagram 1-2 baktım sarmadı, beni pek çekmiyor hayatımda olmayan insanların hayatları, hayatımda olanlara bile yetemiyorum vallahi :)))) ama bazı insanlar için kim ne demiş ne yapmış çok önemli gerçekten.. neden böyle olduğunu sorsak bir de o konuda yazsan mesela baba, ben de merak ediyorum... sevgilerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana da bu ilginç geldi.. demek insanlar vücutlarını mahremiyetin sınırları içinde görmüyorlar.. belki de öyle görüyorlar ama görmezden geliyorlar.. şimdi bir ingiliz fıkrası aklıma geldi, uşak evin banyosunun kapısını açınca birden evin hanımının küvette olduğunu görmüş ve hemen çok affedersiniz mösyö diyerek kapıyı kapatmış :))) demek ki birisi yanınızda soyunsa görmezden geleceksiniz.. bu da bir mahremiyete saygı.. ama bu topraklarda zor doğrusu.. biz yan balkonda konuşulanlara bile kulak kabartan bir milletiz :) geçenlerde bir video haber izledim yaşlıca bir adam şort giydin diye bir kadına bağırıyordu.. biz daha o aşamadayız maalesef.. o adamın böyle giyinen kadınlara bakmaktan kendisini alamadığını düşünüyorum.. eskiden röntgencilik diye bir şey vardı.. hatta karikatürlerin çoğunun da konusuydu.. adam ağaca çıkar kendi evini izlerdi mesela :) bunun gibi nice ilginç şeyler.. Almanya bu aşamaya uzun yıllarda gelmiş olsa gerek.. ama öyle bir ülkede yaşamak isterdim doğrusu.. kimse kimsenin ne giydiğine, nasıl hareket ettiğine, ne konuştuğuna bakmayacak, herkes kendi alanında özgür.. eski bir yazıtta yazdığı gibi kalabalıklar arasında sakin ve yalnız olarak dolaşabilmek.. ne güzel bir şey.. galiba insanlar birbirleriyle değil de daha çok kendileriyle ilgilenmeye, kendilerini ilk sıraya almaya başladıkları zaman bu mahremiyet konusu gerçek yerine oturacak...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke