Tarih..

 



     Coğrafya kaderdir diye bir söz son zamanlarda epeyi revaçta.. be de benzer bir söz olarak; Başımıza gelenler de tarih yüzünden! desem ne dersiniz acaba?.. Dünyanın dört bir yanında genellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde ideolojik veya dini sebeplerle -aslında bence hepsinin nedeni ekonomik sebeplerle- insanların sürekli bir çatışma ve hır gür içinde olmalarına neredeyse alıştık ve kanıksadık bu durumu dersem çoğu kişi sanırım yine  evet diyecektir.. ama, gel gelelim, Avrupa'nın neredeyse göbeğinde otuz sene önce küçük bir modeli olduğunda bile şaşırdığımız, ama müslüman hristiyan çatışması veya Slav asıllılar ve diğerleri arasında itişme diye küçümsediğimiz, sonunda da NATO daha doğrusu ABD'nin müdahalesi sonucunda geride  büyük acılar bırakarak sonlanan(?) savaşın bu defa daha büyük hacimde ve iki tarafın da Rus, üstelik Hristiyan, üstelik de bir zamanlar beraberce omuz omuza faşizme ve Nazizme karşı savaşan iki kardeş(!) halk arasında neredeyse 3.Dünya savaşına sebep olacak hatta atom bombalarının bile kullanılma ihtimalinin ciddi ciddi dile getirildiği bir savaş çıkacağını hiç aklımız alır mıydı? ben her zamanki iyimserliğimle (artık biraz aptallığa veya haydi o kadar demeyelim saflığa kaçıyor bu hal) son ana kadar bir savaş veya saldırı olacağına inanmadım.. ABD'nin bir provokasyonu veya Putin'i kışkırtması gibi düşündüm olan biteni.. ya da öyle olmasını diledim kim bilir.. ama gel gelelim bugünlerde savaşın birinci ayını idrak ettik bile ne yazık ki.. şimdi bu saçmalık ne zaman bitecek, yoksa daha mı büyüyecek bu yangın, yazık değil mi masum insanlara, çocuklara, kadınlara diye hayıflanıp duruyoruz.. Ama ne Rusya daha doğrusu Putin bir geri adım atıyor, ne de Ukrayna ve lider kadrosu bile bile yok olmaya gitmekten kendini alamıyor.. ama Ukrayna halkının cesaret ve kahramanlığı (?) -dünya tarafından çekirdek çitlenerek tv ekranlarında izlenirken- gözler yaşararak takdir ediliyor.. bizim ülkemize bu işin ne faydası veya ne gibi zararları olacak diye de soğukkanlılıkla hesaplar yapılıyor.. insanlık ölmüş (zaten olmayan şey ölmez ki desek doğru olmaz mı acaba?) diye iç çekiliyor.. 


     Mutsuz insan neden böyledir? diye bir soru ve buna cevap olarak da bir çok araştırma, teori, hipotez vs ortaya atılmış.. Psikolojinin konusu ve insanı en çok meşgul eden bu sıkıntılı duruma en büyük sebeplerin de çocukluğunda veya bu güne kadarki hayatında başına gelen üzücü veya kötü durum ve olayların sürekli etkisinde kalınması, bir türlü bu konuları zihninde bir şekilde çözüme ulaştıramama, af veya anlayış gibi hoşgörü veya empati gibi tekniklerle veya akıl yürütmelerle kendi kendine veya profesyonel yardım alarak ya da bir yakınına dostuna, arkadaşına... danışarak çözüm getirememe gibi nedenlerle bir türlü bu işin etkisinden bilinçli veya bilinç dışı kurtulamama neticesi kişinin mutsuz olduğu söyleniyor.. bu duruma çare olarak da; geçmişi geçmişte bırak, üzerine kalın bir çizgi çek, unut gitsin, boş ver, takma kafana, gibi hepimizin duyduğu ve birbirimize veya kendimize ara sıra söylediğimiz basit çözüm önerileri ile geçmişin izi silinmeye çalışılıyor.. hatta bazıları benim huyum çok kötü bana yapılan en ufak haksızlığı unutmam, öcümü alamazsam bana dert olur, veya öcümü alsam bile bunun sıkıntısından kurtulamam, huyumdan memnun değilim derken; bazıları da ben balık hafızalıyımdır, bana yapılan haksızlık veya kötülüğü ya çabucak affeder veya hoş görürüm, ama bazen de unutuveririm bu hadiseleri, artık iyi mi kötü mü bilmiyorum.. ben böyle biriyim, yoksa bu yanlış bir şey mi diye kendisini eleştirmeye hatta kusurlu bulmaya, acaba dışarıdan nasıl değerlendiriliyorum benimkisi de biraz aptallık mı, hakkım mı yeniyor yoksa diye hayıflanmaya başlıyorlar.. bana kalırsa en güzel bir huy olan bu durum kimisince de zayıflık, kusur gibi değerlendiriliyor.. insan bu tuhaf mahluk...


     İşte kişisel düzeyden toplum içindeki insana, daha doğrusu toplum psikolojisine gelirsek kişisel hafıza bazen böyle patolojilere sebep olduğu gibi, toplumların hafızası demek olan tarih dediğimiz artık bilim kabul edilen yöntem ama bence bir edebiyat dalı da toplumların başına bela olabiliyor.. toplum önce dil ve din olarak bir sınıfa göre tarif ediliyor, sonra da geçmişte başına gelen olaylar -ki bunların içinde de en çok kendi elleriyle yaptıkları vardır- tarih adı altında kollektif bir hafıza oluşturuluyor.. ondan sonra da bu hafıza bir araç olarak kullanılıp kitleler bazı konularda yönetiliyor veya yönlendiriliyor.. en başından söyleyeyim, bu son bir kaç cümle tamamen kendi düşüncelerim sonucu çıkardığım kanaatlerimdir.. bir bilim olarak, tamamen bilimsel metodlarla ve tam bir tarafsızlık içinde oluşturulmuş gerçek bir tarih ben görmedim, ya da böyle bir şey vardır da benim haberim yok diyelim.. Tarih dediğimiz şey, her ne ise artık, insanları bir ülkü ve hedef içinde tutmak için ortaya çıkarılan efsanelerdir bana göre.. yok şanlı Rus tarihimize göre Ukrayna halkı diye bir şey yoktur, oralar eskiden beri hep bizimdi diyen bir Putin, ya da bizim kendi tarihimizde rastladığımız bir sürü hamaset ve üç kıtaya yayılmış bir imparatorluğun mirascılarıyız söylemi. Amerika başkanlarının şanlı(!) ve medeni uygarlıkları, vs vs... hepsi tarih dediğimiz ve zamana zemine göre değişebilen söylemlerden ibaret ve sadece insanları ve toplumları mutsuz etmeye yarıyor.. diyorum ki toplum olarak huzura kavuşmak istiyorsak eğer, ve geleceğe de huzur ve ümitle bakmak istiyorsak tarih denen bu aletten, ya da söylemlerden kendimizi kurtarmamız gerekir.. geçmişe bakıp şu millet bize şu kötülükleri yapmıştı, bizim de güçlenip aynısını hatta elimizden gelirse daha beterini onlara yapmamız lazım, yoksa içimiz soğumaz, yatağımızda rahat uyuyamayız, mutsuz olmaya devam ederiz dedikçe toplumlar huzur ve mutluluk yüzü görmeyecekler.. ben buna inanıyorum.. nasıl, çok mu nahifim, safım, dünya gerçeklerinden ve tarihten bîhaber bir budala mıyım yoksa?.. çoğu kişiye öyle geliyordur, ama ne yapayım ben böyle düşünüyorum işte.. varsın aptal desinler.. başkalarının gözünü oymak, mallarına topraklarına el koymak, onları başka diyarlara sürmekten hoşlanmayan insanların da olduğuna, hatta sanıldığından da çok olduğuna inanıyorum.. bunda da mı yanılıyorum acaba? 


     Sonra, yine tarih konusunda yazılıp söylenen bir çok şey aklıma geliyor.. Tarihi yapmaktan çok yazmanın önemli olduğu, tarihi hep kazananların, yenenlerin, başarılı olanların yazdığı söylenir.. demek ki tarih yerine zamanına göre değişen canlı bir şey.. istediğin gibi eğ, bük işe yarar hale getir.. Coğrafya böyle değil ama, coğrafya her nasılsa öyledir.. ırmağın, dağın denizin yerini değiştirebilir misin?.. ama tarih? o kolay.. öyle mi acaba?.. namuslu, dürüst, tarafsız, ilkeli tarih ve tarihçiler yok mudur? ne yazık ki varsa bile ben görmedim.. yetmiş yaşımda geldiğim nokta bu ne acı ki.. bu sözleri sadece kendi memleketimizin tarihi için söylemiyorum, dünyanın her yeri böyle neredeyse.. hatta, tarihe tanıklık ediyoruz, bugün çok önemli tarihi olaylar yaşıyoruz vs diye bir sürü cafcaflı sözlerle gözümüzün içine baka baka tv lerde heyecanla bir şeyler anlatıp, liderlerin dediğini biz cahil halka nakleden, daha doğrusu resmi söylemi pekiştirmeye çalışan yalancılar, emekli paşalar, strateji uzmanları, profesörler yok mu, artık bunları izlemeye bile dayanamıyorum.. yahu, siz susun da kucağına çocuğunu almış bavuluna taşıyabileceği üç beş şeyi sığdırmış kadınlar vücut dilleriyle konuşsunlar anlatsınlar ''Tarih'i'' .. galiba en güzeli maç izlemek.. ben bu yaşımda spor müsabakalarından zevk alır, daha doğrusu onlardan medet umar oldum..


     Son olarak yine söylüyorum; eğer insan mutlu olmak, kendisini huzur ve güvende hissetmek istiyorsa, nasıl geçmişini unutması ya da düşünmemesi, etkisinden kurtulması, ve gününü, hattâ ânını yaşaması gerekiyorsa, toplumların da aynı şekilde huzur bulmaları için Tarih dediğimiz, çoğu da kurmaca olan kollektif hafızamızın silinmesi, bu olanaksızsa yok sayılması gerektiğine inanıyorum.. yoksa daha çoook savaşlar, acılar, felaketler izleyeceğiz hatta tarihin de sonunu biz insanlar kendi ellerimizle ''yazacağız'' ....





Yorumlar

  1. Din konusunda bunu yapmaya kalktık. İki tarafı da eşit görsünler kimseninki öne çıkmasın derken ateist yarattık.
    Tarihi de bu şekilde (en az) iki yönlü anlatmaya kalksa insanlık, sanırım tarih de yokolur. Belki de böyle yapılmaya kalkıldı ve sonunda olmadığı anlaşılınca biri oturdu kafasına göre yazdı, araya saçmalıklar ekledi.. Olabilir mi.
    Savaş konusunda burada göçmenlere elimden geldiğince yardım etmek dışında fazla takip etmemeye çalışıyorum çünkü çok geriliyor endişeleniyorum ve böyle yaşayamayacağımı farkettim. Cehalet mutluluk..

    YanıtlaSil
  2. Valla bu dindar görünen riyakar insanları görünce insan ne yazık ki din bu mu diye düşünmeye başlıyor.. ateizm veya daha yaygın olarak da deizmin veya benzerlerinin yayılmasına şaşmamalı.. Tarih büsbütün muğlak, peygamberi veya kurucuları da yok :).. tabi gerçek ve bilim olan tarihi kastetmiyorum, güncel ve 'kullanışlı' tarih benim derdim.. gerçek tarihi ben ne yazık ki göremedim ve o yüzden son zamanlarda kendi çapımda tarihi anlamaya çalışıyorum.. bunun en kolay yollarından biri de güvenilir ve dürüst (?) insanların yazdığı hatıra, biyografi ve tarihe geçmiş olayları ele alan roman ve edebiyat ürünlerini okumak.. ama bunun kötü tarafı da Tarihe inançsızlığın artması.. tıpkı din konusunda olduğu gibi.. bunun da çaresi daha çok ve daha dürüst eserleri okuyup araştırmak.. başka yol göremiyorum ben.. bu savaşların altında da tarihi çarpıtmaların veya kötü kullanmaların olduğunu düşünüyorum.. bu sıralarda A.Adnan Adıvar'ın makalelerinden seçilmiş Dünyayı Düzeltmek isimli deneme kitabını okuyorum.. Halide Edip Adıvar'a hayrandım, ama Adnan Adıvar da en az onun kadar müthiş biriymiş.. ama nen yazık ki gölgede kalmış veya unutulmuş, ya da unutulmak istenmiş.. çok çeşitli konularda yazılmış çok güzel makaleleri var,, bunlar arasında Tarih ve Tarih felsefesi konuları da varmış.. kitabın son bölümlerinde olduğu için daha oralara gelememiştim, gözümden kaçmış.. o çok daha güzel ele almış bu konuyu ve 70 yıl önce ne kadar ileri düzeyde entelektüel birikim varmış memlekette diye şaşırdım ve üzüldüm doğrusu.. okumaya devam.. belki mutlu hissetmiyoruz ama umutlu olmaya yol açıyor okumak..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke