Doktor civanım-8

   Asistanlık günleri devam ederken şimdi artık hayatında yeni bir dönemin gelmekte olduğunu hisseder gibiydi.. artık asistanlık süresinde yarıyı geçmişti.. yavaş yavaş uzmanlık sınavı hazırlıkları başlıyordu.. uzmanlık tezi konusu belirlenmiş, çalışmalar orasından burasından başlamıştı.. o zamanlar asistanlık süresi içinde her altı ayda bir, şefler tarafından asistan hakkında hazırlanan raporda asistanla ilgili yapılan eğitimler, hal ve gidiş gibi konular Sağlık bakanlığına bilgi halinde gönderilir, orada da büyük ihtimal okunmadan bir dosyaya konurdu.. eğitim usta çırak ilişkisi şeklindeydi neredeyse.. her şey hocanın veya şefin elindeydi.. isterse asistanı görevinden bile atabilirdi.. daha doğrusu bakanlığa yazılan bir raporla asistan önce başka bir yere gönderilir, oradaki şefi de olumsuz bir rapor düzenlerse ondan sonra asistanlığı son bulurdu.. gerçi bu şekilde meslekten atılan bir asistanı hemen hemen kimse görmemişti ama serkeşlik yapan, alkol veya kumara meraklı, özellikle hocalarına saygısız, işini yapmayan ya da hastalık nedenleriyle az da olsa uzmanlık eğitimini bırakan veya bıraktırılan da oluyordu duyduklarına göre..
   İşte bizim doktor civan da artık yavaş yavaş uzmanlık yolunda ilerlediğini ve hayatında yepyeni ufukların belirmekte olduğunu hisseder gibiydi.. öğrencilik hayatı yavaş yavaş bitişe geçmişti, kendisini bir klinikte uzman (o zamanlarda Bevliye mütehassısıydı adı bunun ) olarak hayal etmeye başlamıştı..
   Tam da bu sırada o güzel ve alımlı nöroloji asistanı hanım da daha çok ilgisini ve dikkatini çekmeye başlamış, adeta uzaktan uzağa bu hanımı takip etmeye başlamıştı.. birçok klinikteki, özellikle cerrahi klinikteki arkadaşlarıyla oldukça samimi ve eğlenceli bir hayatları vardı, tabi bir asistanın işi dışındaki hayatı ne kadar olabilirse.. yine de hayatında hiç kız arkadaşı olmamıştı diyebiliriz bizim anadolulu genç doktorumuzun.. şimdiye kadar öncelikleri hep okulunu bir an önce bitirip küçük bir memur olan babasına yük olmaktan çıkmak ve sonra da bir işe başlayarak mümkünse ailesine hiç bir zaman tam olarak ödeyemeyeceği borcunun hiç olmazsa yapabileceği kadarını ödemek istemişti.. bu nedenlerle de ne okul zamanında ne de sonrasında kız arkadaş peşinde koşmamış, onlara yapamayacağı hiç bir sözü vermemek adına ciddi bir amacı olmadan yaklaşmayı düşünmemişti.. hele o kızcağızların duygularıyla oynayıp sonra da yüz üstü bırakmayı düşünenlerden hiç olmamıştı.. kahramanımız anlaşılan türk melodramlarını çok izlemiş ve etkilenmişti görüldüğü kadarıyla.. zaten o zamanların gençlerinin, en azından onun sınıfı ve çağındaki gençlerin çoğunun, böyle olduğuna da inanabilirsiniz.. işte bizim civan da böyle bir civandı.. oysa klinikteki İstanbullu asistan arkadaş ve onun bazı arkadaşları hiç o havalarda değillerdi.. onlar aynı filmlerin don juan ve eğlence peşinde koşan uçarı gençleri rollerini daha çok benimser durumdaydılar ve bunun tadını çıkarmakla meşguldüler..
   Bizim civan, hem klinikteki rutin asistanlık işlerini yürütmeye, hem uzmanlık tezi hazırlıklarını ilerletmeye, hem de kaprisli şefinin anlamsız hareketleriyle baş etmeye çalışıyordu.. bütün bunlar arasında güzel nöroloji asistanı hanımı gördüğü zaman bütün sıkıntıları kayboluyor yüz gülüyordu adeta.. asistan hanım da ona artık daha güler yüzlü ve yakın davranıyordu sanki..
   Birden bütün zaman ve asistanlık hayatının akışı adeta ivme kazanmıştı,, artık ne zaman boş bir vakit bulsa kendisini Nöroloji kliniğinde bulmaya ve oradaki erkek asistan arkadaşlarla daha samimi bir ortam içine girmeye ve bu arada da asistan hanımın oralarda olup olmadığını gözlemeye başlamıştı.. hatta bu durum şefinin de dikkatini çekmiş olmalı ki yarı şaka yarı uyarı niteliğinde ''oğlum sen üroloji asistanı mısın nöroloji asistanı mısın, seni artık klinikte bulamıyoruz, oradan çağırıyoruz''  şeklinde laf atmalarına kadar varmıştı.. ama dedik ya, artık zaman uçmaya, olaylar ve rastlantılar onu belli bir hedefe doğru sürüklemeye başlamıştı..
   Asistanlığının son bir yılını işte bizim civan doktorumuz yarı sarhoş yarı aklı başında diyeceğimiz bir duygu içinde tamamladı dersek fazla abartmış olmayız.. bütün bu olayların sonunda, adeta rüyada gibi geçen zaman, onu hayatının yeni ve kalıcı etkileri olacak bu safhasına getirmişti.. uzaktan tanıyıp beğendiği, sonra tanıdıkça aşık olup sonunda da utana sıkıla evlenme teklif ettiği hayat arkadaşıyla mutlu sona ulaştıklarında ihtisas süresi de bitmiş ve civan doktorumuz çiçeği burnunda bir üroloji asistanı olduğunu, yeni evliliğinin ve mutluluğunun heyecanıyla fark edememişti bile...
   Önündeki hayatında sıraya girmiş onu bekleyen askerlik görevi, bir uzman olarak yeni tayin edileceği yer, gideceği yeni görev yerinde nelerin onu beklediği, geleceğin kendisine ve ailesine neler getireceği gibi her biri ayrı bir bilinmez mesele ve olay şu anda onun ne aklında ne de gözündeydi.. o şu anda bulutların üzerinde uçuyordu adeta.. bırakalım da bir süre uçsun bu pembe bulutların üzerinde civan doktorumuz.. bunu ona çok görmeyelim.. ne dersiniz....

                                                                       *        *        *

Yorumlar

  1. <3 hihi bir zaman makinesine binip o günlere gidip uzaktan izlemeyi isterdim.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Civan Doktorum hikayenizdeki en güzel kahramandan bazı olayları heyecanla merakla ve ve sevgi dolu sözlerle dinlemiştim.Şimdi sizden de dinliyor olmak çok keyifli ve heyecan verici.
    Sizin bakışınızla çok şahane olmuş.Acaba olaylar buradan nereye evrilecek?



    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke