Korku




   Son zamanlarda giderek dikkatimi çekmeye başladı; Medyada bazı yayınlar var ki, güncel olaylar hakkında dikkat çekici, daha doğrusu vurucu ve şaşırtıcı yorum ve açıklamalar yapılıyor.. hepiniz anlamışsınızdır şimdi ne demek istediğimi.. en son dikkatimi çeken şu oldu: Facebook da biraz da meslekdaşım ve kendisini az çok tanıdığım için (daha önceleri takip edip bir sebeple takibi bıraktığım halde artık düzelmiş galiba diyerek tekrar takibe başladığım) bir arkadaş bu defa güncel derdimiz COVİD.19 hakkında ilgi çekici daha doğrusu ilgi çekmeye çalışan yorum, daha doğrusu bilgilendirme çalışmalarına başladı.. orijinallik olsun diye mi yoksa farklı bir şeyler söylemek için mi olduğunu tam ayıramadığım bir sebeple arkadaşımız; aslında salgın filan olmadığını. her şeyin göz boyama olduğunu, maske takmanın gülünç olduğunu, salgından ölenlerin aslında başka sebeplerden öldüğünü, çünki çoğu yaşlı olan bu kişilerin zaten bir sebeple ölmeye aday olduklarını ve ölünce de testleri pozitif çıktığı için salgından ölmüş sayıldıklarını, aslında hemen herkesin test yapılsa sonuçları pozitif sonuç çıkacağını, çünki testlerin güvenilmez olduğunu, grip vs. geçiren hatta grip aşısı olanların bile testlerinin pozitif çıkacağını, bütün bunlar ve daha saymak istemediği ve ilerde sayacağı sebeplerden dolayı da bu aldatmacaya kanmamamız gerektiğini yazıyor...

   İşin daha kötü veya hazin yanı da bunu bir hekimin yazması ve oldukça entellektüel bir şakşakçı grubun bu lafları desteklemesi, hatta daha beter yazılar yazması için yazarımızı teşvik etmesi.. gerçekleri ortaya çıkardığı için herkesin kendisine teşekkür etmesinin gerektiği vs. gibi gülsem mi ağlasam mı bilemeyeceğim bir çok zırvalar.. yazarımız da gaza gelip 'ifşaat' larına devam ediyor tabii...

   Sonunda dayanamadım nazik bir üslupla böyle yazıların insanların kafasını karıştıracağı, bilim ve emeğe zaten inancı ve güveni az olan bizim gibi toplumlarda zararı bile olabileceğini, bu kanılara nereden ve nasıl vardığını açıklaması gerektiğini, elinde bilimsel delil veya bilgiler varsa açıklamasını, yok kendi bulguları varsa bunları da bir makale şeklinde hazırlayarak ve bilimsel bir ortamda paylaşarak bilime katkıda bulunmasını önerdiğimi falan yazmaya çalıştım yorum olarak.. cevap ne oldu dersiniz.. tabi elde delil,rakam, araştırma falan yok, sadece kişisel yorum ve tahminler.. başka ne olacak ki. ama yine de hayranlar aynı sloganlara devam.. benim gibi safların devlet veya artık kimler tarafından yönlendirildiği bilinmeyen, (daha doğrusu herkesin bildiği sırların başta gelenlerinden olan) o meşhur gizli güçler, ilaç firmaları, çok uluslu kapitalist şirketler vs. vs. lerin oyununa geliyor oluşumuz, hatta yönlendiriliyor, kullanılıyor ve robotlaştırılmış oluşumuz.. bizim gibiler sayesinde bu düzen sürüyor, başımıza daha neler neler gelecek haberimiz yok.. hatta gelenlere müstehakız.. oh olsun bizlere,vah onlara...

   Bu olgu, insan denen meçhulün ilginç bir yönü olsa gerek.. kaygı veren, biraz da hakkında tam bilgi sahibi olamadığımız tehdit ve tehlikeler hakkında hemen her kafadan sesler çıkmaya başlar.. nedense aklı başında açıklama ve sakin yaklaşımlardan çok bu tip yorum ve dikkat çekici çıkışlar daha çok ilgi çeker.. bunu aşı konusunda da, şimdi yeni yeni yayılan 5G teknolojisi konusunda da, hatta biraz daha geriye gidersek kolesterolün faydalı mı zararlı mı olduğu konusunda, et mi karbonhidrat mı, vitamin mi yoksa başka şeyler mi, lahmacun mu pizza mı gibi artık iyice komikleşen tartışmalarda da görüyoruz.. işin garip ve acı tarafı bu durumun sadece bizim memleketimize has bir durum olmayışı.. gelişmiş dediğimiz, gıpta ettiğimiz bir çok ülkede, maske mesafe ve aşı karşıtı gösteriler, 5G teknolojisi alt yapısını yıkma ve engelleme çalışmaları, bu virüsleri ve belaları başımıza Çin mi yoksa Amerika mı bela etti, yoksa başka gizli güçler ve dünyayı yok etmek isteyen İlluminati tipi gruplar mı, İsrail mi, yoksa Kuzey Kore mi, tapınak şövalyeleri mi falan filan.. yahu kelin ilacı olsa kendi başına sürer bu dediğiniz ülkelerin hepsi bu salgınla boğuşuyor, düştükleri hale bakın derseniz de cevap hazır.. sen onlara inanıyor musun, vah vah.. bunlar oyun oyun, bizi aldatıyorlar, bunlar hep proje.. aç gözünü saftirik...

   Bu, esasında korku sonucu olduğunu düşündüğüm olgu, artık iyice psikolojinin hatta felsefenin konusu oldu bence.. insanlar gözle görülen gerçeklere neden inanmaz, ya da inanmak istemez de başkalarının akıl almaz yorumlarına sarılır.. daha kolay mı gelir böylesi.. tarafsız ve soğukkanlı olarak bir olguyu niçin irdeleyip gerekli sonuca ulaşamıyoruz acaba.. işin kötüsü; bu işin okumakla, tahsille de pek ilgisi yok gibi.. hatta okumuş yazmış ve sesi daha çok çıkan ve medyayı iyi kullanabilen kişiler bunları çıkaran ve yayanlar..azınlıkta kalsalar bile şimdilik, biraz kendilerine destek bulsalar neler yapabilecekleri hemen ortaya çıkıveriyor.. dünyanın çivisi çıktı lafı sanırım Sümerlerden beri var.. ama bu değişmez bir hakikat galiba.. yoksa gerçekten çivi mivi yok mu..bütün bunlar birer yalan ve oyun mu.. son tahlilde (bu lafı da çok severim) öyle galiba...

Yorumlar

  1. Bir psikolog olarak ben aslında şaşırmıyorum çünkü "inkar etme" de bir savunma mekanizmasıdır. Yani kişi anlayamadığı, inanamadığı ve kendisine ağır gelen olayı olmamış gibi, yokmuş gibi ya da abartılıyor yalan söyleniyormuş gibi algılar, buna inanır ve bunun güçlü bir savunucusu olur.. Bunun altında yatan sadece korku, endişe. Su yüzüne çıkan kısmı ise inkar...
    Bunu yas sürecinde de görüyoruz. Sevdiği birini kaybeden insan ilk olarak inanamaz, "hayır gerçek değil bu der.. Sonra yavaş yavaş şu süreçler geliyor: kızgınlık öfke suçlama (bu zaten hep amerikanın israilin işi vs.) sonra pazarlık (ben maskemi takarsam bana bişey olmaz) sonra depresyon gelir, sonra düşünce süreçleri başlar ve yavaş yavaş kabullenme ve bu şekildeki yeni düzene alışma... Kişiler de psikolojik yapıları izin verdiği ölçüde bu aşamalardan geçer ya da geçemez, kalır.. Yani insanın okuyup bilimle uğraşması dahi bazen kabullenme sürecine ulaşmasını sağlayamıyor. Ama malesef medyayı ve toplumu peşlerinden sürüklemeleri çok acı.....
    Son tahlilde :) babacığım geliyor muyuz ziyaretinize, bilimsel anlamda ne diyorsunuz (duygusal yanıtımız belli de....)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senin anlattığın psikolojik süreç işin olağan hali.. ben bu durumu pek olağan kabul edemiyorum doğrusu.. biraz farklı şeyler söyleme ve başkalarından ayrı olduğunu gösterme arzusu da var gibi.. her neyse sizin işiniz çok bu meselede :)
      Gelelim güncel soruya, öncelikle sizin oradaki yöneticiler ne diyorlar, nasıl bir yöntem uygulayacaklar, kısacası sınırları açacaklar mı.. bu önemli.. gidebilirsiniz diyorlarsa bizim için ne âlâ.. tedbirlerimizi alarak davrandığımız sürece bir sorun olacağını sanmıyorum.. yok Brezilyanın özgün! başkanı Bolsanaro nün dediği gibi bu bir yağmur ve eninde sonunda hepimiz ıslanacaksak şemsiye dışında yapacak bir şeyimiz yok.. jep evde de oturulmaz ya :)
      Netice olarak dört gözle bekliyoruz hepinizi.. sağlıcakla ;)

      Sil
  2. Belki sizi kızdıracağım ama ne yazık ki ben de eleştirdiğiniz insanların tarafında yerimi alayım:) Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler. Bu bir komplo teorisi olmayabilir. Zira tarih boyunca insanlar gerçek olmayan bazı hadiselere inandırılmışlardır. Şimdiden nedenleri anlaşılmasa bile zamanı gelince hepsi bir bir ortaya dökülecektir. Soner Yalçın'ın Koronavirüs ortaya çıkmadan hemen önce baskıya verilen Kara Kutu adlı kitabı okudunuz mu bilmiyorum. Dünyanın üçüncü büyük sektörü haline gelen ilâç endüstrisinin dünyayı nasıl yönlendirdiği, DSÖ ve FDA, Unicef ve daha nice sözde sağlık kurumunu, üniversiteleri, bilim adamlarını ticari çıkarları uğruna nasıl kullandığı belgeleriyle anlatılıyor. Eğer o kitapta yazılanlar yanlış olsa Soner Yalçın'ın yedi ceddi çarpttırılacağı tazminatı ödeyemez sanırım. ABD başta olmak üzere genel anlamda küresel sermaye sayılarla oynuyor, önce bir korku imparatorluğu yaratıyor, sonra ilâcı aşısı bende diyor. Irak'ta Saddam kimyasal silâh üretiyor dediler, boş çıktı. Bunu bahane edip topraklarını işgal ettiler bir milyon cana kıydılar. Kolestrol diye bir canavar yarattılar, yaşam için en değerli besinleri, eti, yağı ve yumurtayı zehir olarak gösterdiler.

    Elbette farklı düşünenlere diyecek sözüm yok. Ancak geçmişte yaptıklarına bakıp Koronavirüs vakasından da bir çıkar elde etmeye çalışmadıklarından sizler kadar emin olamıyorum.

    Benim en büyük şüphem Çin'deki durum oldu. Adamların nüfusu bir buçuk milyar kişi. Hindistan, hemen peşinden geliyor. Eğer virüs bu kadar etkili, bu kadar bulaşıcı olsa sözünü ettiğim ülkelerde milyonlarca kişi hayatını kaybederdi. İnsanlar birbirinin üzerinde yaşıyorlar. Maske mi dediniz? Pardon.

    Sizin düşüncelerinizi okumak da güzeldi, teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle teşekkürler.. ben de sizin ilaç firmaları hakkındaki görüşlerinize katılıyorum.. ama her konuda olduğu gibi bunda da genelleme yapmamak kaydıyla.. evet satışları artırmak, ruhsatı kolay alabilmek, borsa değerini arttırmak vs. gibi türlü nedenlerle bazı firmalar böyle davranıyor diye tüm sektörü suçlamak ne kadar doğru olur sizin görüşünüze bırakıyorum.. ayrıca hepimiz en ufak bir rahatsızlıkta ilaç arıyoruz bunun da önüne geçmek olanaksız, tamamen insani bir durum.. insan oldukça hekim de olacak ilaç da olacak diğer bir çok vaz geçilemez şey gibi..

      Benim anlamadığım şey insanların nasıl kolayca bir konuda kesin karara verebildiği ve sonuna kadar hatta yanlış taraflarını görse bile bunu savunmaya devam edebildiği.. bunu bir anlayabilsem veya çözebilsem ne kadar güzel olurdu :) psikolojinin hatta felsefenin konusu dediğim şey bu.. gerçi insanların nasıl karar verdikleri konusunda araştırmalar hızlandı son zamanlarda.. ama ne yazık ki bunu da kızdığımız kapitalist sistemin desteklediği araştırmacılar yapıyor.. amaçları da çok açık satışları yani kârı artırmak:) acaba bu komplo teorileri veya gizli kapaklı işler söylentilerini de onlar yayıyor olmasın bir amaçla :)

      Her neyse bu konu çok su kaldırır ve üzerinde düşünmeye devam etmekte yarar var.. belki biz de bir çözüm veya para getirecek bir sonuç çıkarırız ne dersiniz :)

      Sağlıklı günler dileklerimle...

      Sil
    2. Haklısınız. Ben Koronavirüs, kesinlikle ilaç sektörünün bir oyunudur demiyorum. Fakat aynı kesinlikle bu işte bir art niyet yoktur da diyemiyorum. Kapitalist sistemin geçmişte yaptıkları her şeye şüpheyle bakmama neden oluyor. Ayrıca yukarıda belirttiğim gibi olayın gelişiminde benim ikna olmadığım bazı önemli noktalar var. Son olarak okullar açılacak, dört metrekareye bir öğrenci olacak şekilde eğitim verilecek deniyor. Ben öğretmen ve derslik ihtiyacını geçtim. Bunlar çocuk ya, aynı tuvalete gidecekler, oyun oynayacaklar, sarılacaklar birbirlerine. Aklımızla alay edildiğini düşünüyorum. Koronavirüs bize anlatıldığı gibi olsa nasıl böyle bir karar alabiliyorlar. Ne olur ne olmaz diye anneme aman dikkat diyorum ama kendi adıma eskisi kadar panik durumda değilim.
      Teşekkürler:)

      Sil
    3. Kuşkularınızda son derece haklısınız bence de.. bunda yetkililerin yeterince açık davranmaması da kesinlikle rol oynuyor, ama bence bir şey daha var ki asıl o sebep bu kafa karışıklığına.. o da daha yayılma yollarının tam ve kesin olarak anlaşılamaması.. damlacık enfeksiyonu deniyor ana sebep olarak ama, son araştırmalarda damlacıkların hemen yere inmediği, çok küçük damlacıkların uzun süre hatta 4 saatten bile fazla havada asılı kaldığı bulundu..bir de uygun hava akımı, kapalı ortam vb. gibi koşullarda artık siz düşünün gerisini.. demek ki mümkün olduğunca kapalı ortamlardan, hatta insanların kalabalık olduğu açık havadan bile kaçınmamız demeyeceğim ama dikkatli olmamız gerekiyor..ama panik yapmadan.. virüs yükü diye de bir şey var.. aldığınız virüs sayısı ne kadar az ise hasta olmak olasılığı düşüyor veya bağışıklık kazanmanız kolaylaşıyor deniyor.. tabi bütün bunlar birer teorik konu.. bize düşen mesafe, kişisel korunma, daha doğrusu kaçınma..tabi paniğe kapılmadan.. neyse ki çocuk ve gençler hafif ya da belirtisiz atlatıyor hastalığı çok büyük oranda..ama bu da daha yaşlı ve risk altındakilerin handikapı..
      Tabi ki böyle güncel ve üstelik belirsizliği de çok olan bir olay, kapitalist sistemin ilgisi dışında kalamazdı.. her yönden olayı fırsata çevirmek isteyenler gani olacak kesinlikle.. yine bize görev düşüyor her zamanki gibi.. bu fırsatçılara kurban olmamak.. bu da ne kadar olabilirse tabii.. bilim her zamanki soğukkanlılığıyla ağır ve emin adımlarla ilerlerken fırsatçılar ve hokkabazlar koşar adım parsayı toplamaya çalışacak ister istemez..
      Kapitalist sistem üzerine küçük bir de düşünce: aslında sabah zevkle kahvaltı yaparken yediğimiz peynir, kaymak bile bir buzağının hakkının yenmesi sonucu karşımıza geliyor, yani kapitalizmin ve sömürü düzeninin sonucu..kahvaltı sırasında aklımıza gelmiyor da doyunca aklımıza geliyor bu da ne yazık ki :).. kısaca hemen her şeyde bir sömürü var ve bunun önüne geçmek virüsün önüne geçmek kadar hatta daha zor, neredeyse imkansız ;) eee! peki ne yapacağız o zaman; bence en az sömürü seviyesinde kalmak ve kapitalizme az alet olmak için israf ve aşırı tüketimden (ama her şeyde) kaçınmak, hiç olmazsa günahın azına ortak olmak :) daha insanın insanı sömürmesine gelmedik bile.. dünya düzeni böyle kurulmuş neredeyse.. bu düzeni değiştirmek için aklıma başka bir kişisel çözüm gelmiyor ne yazık ki..

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

17- Göçmüş Kediler Bahçesi

16- Veda

19- Öfke