Kayıtlar

Aralık, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Muhasebe

     Bir kaç gün önce merak ettim bu Blogger aleminde bugüne kadar neler yapmışım diye.. baktım da bir yılı geçmiş bile bu macera başlayalı.. yayın sayısı da yüzü geçmiş hey maşallah.. irili ufaklı epeyi bir şeyler karalamışım.. o zaman kendi kendime bir yıl sonu muhasebesi yapayım dedim.. öyle ya son zamanlarda biraz uzaklaşsam da epeyi emek vermişim bu mecraya.. okuma listemde bir kaç Bloggeri de izlemeye almıştım.. şaşırarak ve gıpta ile bir de baktım ki onlar neler yazmışlar neler.. nasıl bu kadar zaman buluyorlar helal olsun onlara dedim ve alkışladım kendilerini.. bu alemde daha nice yazar vardır, kendilerini tanımasam da çabalarını kutluyorum, elimden gelse hepsini de okumak üzerlerinde düşünmek isterdim.. ama benim gibi, özellikle şu sıralarda oldukça boş zamanı olan bir adam bile yazmaya ve okumaya bu kadar az zaman ayırıyorsa sanırım çoğu genç yaşında olan yazarlar kim bilir nasıl bir emek ve zaman harcıyorlar ve zaman yaratıyorlar bu iş için diye düşündüm.. onl...

Kandilkaya-3

     Benim Büyülü Dağ'ım da bu Kandilkaya'ymış demek ki dedi.. şimdi bağrından çıkan buz gibi suyun ve onun doldurduğu küçük havuzun yanında serilip kaldığım o büyülü dağ ne alemde acaba diye düşündü sonra.. arkasından da ister istemez tekrar perdeye kaydı gözleri...    Evet perdede şimdi Kandilkaya görünüyordu.. tepesinde kocamış meşe ağacı ve o ağacın altında yatan uzun mezar içindeki Kandil Dede de yerli yerindeydi.. kendisini aradı gözleri o koca beyaz kayalıklar arasında.. onu da şimdi gökten gelen bir darbe etkisiz hale getirmişti galiba.. ama ortada toz bulutu veya patlama izi filan yoktu.. beyaz perdede beyaz kayalıkların arasında kendisini arayan bir seyirci.. çok komik geldi bu fikir.. yine yüzünde gülümseme izi devam ediyor muydu acaba kendisinin.. ne önemi vardı ki.. komik her şeye gülünür diye bir kaide yoktu.. üstelik her gülümseme görüntüsü ortada komik bir şeyler olduğunu da göstermezdi kesinlikle.. acı acı gülümseme, alaycı gülümseme, aptalca gü...

Ahşap Konak-20

     Ahşap konağı şenlendiren, şereflendiren, bu büyük kafesin ana direği olan kadın, yani büyükannem.. benim hayatımın ilk yıllarının büyük ortağı, en sevdiğim kadın, beni de en seven kadın.. sabah dualarla beni uyandıran, tüm gün kucağında sırtında gezdiren, avutan, masallar anlatan, hem dostum hem arkadaşım olan kadın.. ben doğduğumda ellili yaşlarında olduğunu tahmin ediyorum.. tam bir nine torun hayatı yaşadım onunla.. onun da ilk torunu olmam nedeniyle belki ayrıcalıklı bir yerim vardı nezdinde, ama benden sonra doğan diğer beş torununa da hemen hemen aynı sevgi ve şefkati gösterdiğine şahidim.. hepimizde büyük emeği vardır, tıpkı çocuklarında, eşinde ve konağın her tarafında olduğu gibi izi her yerdedir ve kalıcıdır.. Konağın varisi ve aile reisi olan kocasından çok, asıl o konağın ruhunu temsil etmektedir bence.. sabah gün doğmadan yataktan çıkıp namazını kıldıktan sonra günlük işlere başlar, herkes uykudayken işlerin çoğu hallolma yoluna girmiştir bile.. gerçi o ...

Ahşap Konak-19

     Dedemi ilk tanıdığım zamanları hatırlamaya çalışıyorum şimdi.. o öldüğünde ben daha altı yaşıma bile girmemişim şimdi hesap ediyorum da.. sanırım sert ve sinirli bir yaşlı adam olarak görmüşüm onu.. bir tarafı felçli, zar zor konuşup derdini anlatmaya çalışan, o yüzden de kelimeleri iyi telaffuz edemediği, cümleleri doğru dürüst kuramadığı için karşı tarafa derdini anlatamayan, sonunda da daha sinirlenip bağırmaya çalışan, yani kısaca çevresine sıkıntı ve eziyetten başka bir şey veremiyen bir adam düşünün.. işte o koskoca Ahşap Konağın bir zamanlar her şeye hükmeden, istediği her şeyi yapabilen kudretli reisinin düştüğü bu acı durumu anlamak hiç de zor değildir sanırım.. ilk ve tek torunu olduğum ve tüm ilgiyi ve sevgiyi üzerime çektiğim için belki de beni kıskanan bu zavallı yaşlı adam, artık evin bir köşesinde oturan ve en basit ihtiyaçları için bile başkalarından yardım bekleyen bir durumdaydı ve dede ile torun hiç bir zaman o mutlu dede torun ilişkisini yaşamayac...